BakaraSuresi 153-157. Ayetler Fatih Çollak Kuran Öğreniyorum 63. 45492 Bakara Suresi 153-157. Ayetler Fatih Çollak Kuran Öğreniyorum 63 Ayet ve Hadislerden Arapça Türkçe Dualar: İSİMLERİN ARAPÇA YAZILIŞI: İHFA TECVİDİ ÖRNEKLERİYLE -14 Bakara157. Bakara Suresi 157. Ayet Meali Önceki | Sonraki Bakara Suresi'nin tamamını dinle! أُو۟لَٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَٰتٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُهْتَدُونَ . Konuile ilgili sahih rivayete göre ayetin nüzul sebebi şudur: Taberî’nin İbni Abbas’tan ve el-Kelbî’den rivayetine göre bu iki ayet-i kerime, Huyey b. Ahtab, Kab bin Eşref ve benzeri Yahudilerin ileri gelenleri hakkında nazil olmuştur. Not: Bakara süresi uzundur ve her 4-5 ayetin bir iniş sebebi vardır. Peygamberdönemindeki yahudilerin bu sözlerinden de döndükleri bildirilmektedir. Nitekim Yesrib (Medine) yahudilerinden Nadîr ve Kureyzaoğulları, aynı şekilde birbirine düşman olan iki büyük Arap kabilesinden Evs ile Kaynukaoğulları da diğer büyük Arap kabilesi Hazrec ile O size âyetlerimizi okuyor, sizi günahlardan temizliyor, size kitap ve hikmeti öğretiyor; yine size daha önce bilmediklerinizi öğretiyor. 152: O halde siz beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin ve sakın nimetlerime nankörlük etmeyin. TEFSİR: Peygamberimiz (a.s.), her hususta insanlara model olabilecek beşer bir elçidir. 2BAKARA-2: İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. İA (İslâm Ansiklopedisi)'dan alıntıdır. Wfo2gH. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Feżkurûnî eżkurkum veşkurû lî velâ tekfurûniArtık siz de anın beni, anın da ben de anayım sizi. Nankörlüğü bırakın da şükredin bana. O halde siz yalnız Bana itaat ve ibadet ederek devamlı Beni zikredin ki; Ben de sizi rahmetim ve mağfiretimle zikredeyim. Nimetim ve faziletimle şereflendireyim. Bana sürekli ve samimiyetle şükredin, sakın nankörlük siz, bütün zamanlarınızda ve bütün imkanlarınızla her yerde beni anın, ben de sizi her an bağışlamak ve sevap vermekle anayım. Verdiğim nimetlere karşı bana şükredin, nankörlük halde zikirle, şükürle, ibadetle, dinimi, şeriatımı anlatarak beni anın ki, ben de size lütfumla muamele yapayım. Bana şükredin, bile bile beni inkâr ederek, ihsan ettiğim nimetlere nankörlük halde beni anın ki ben de sizi anayım ve bana şükredin, bana karşı nankörlük yalnızca Beni anın, Ben de sizi anayım; ve yalnızca Bana şükredin ve sakın nankörlük halde siz, bana itaat ve ibadet ederek beni anın ki, ben de sizi mağfiretimle anayım. Nimetlerime şükredin de nankörlük yaparak küfre varmayın. Beni ve nimetlerimi inkâr etmeyin.Artık Beni anın. Ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin, nimetlerimi inkâr beni anınız ki ben de sizi anayım. Bana şükrediniz, bana nankörlük etmeyiniz.[31][31] Şükür kelimesi hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, I, 446-453; II, anın beni, ben de anayım sizi, siz bana şükredin, küfretmeyinizO halde her işte ve her yerde beni hatırlayın ki ben de sizi hatırlayayım. Bana şükredin ve asla nankörlük etmeyin!Bkz. 40/60İnsanın Allah’ı hatırlaması genel anlamda; nerede ve hangi şartlarda olursa olsun Allah’a karşı sorumluluğun gereği olarak aklını işleterek,... Devamı..Dâimâ beni zikr ve tahattur idiniz ki ben de sizi bırakmıyayım, şükür idiniz bana karşu küfrân-ı ni’met Beni anın, Ben de sizi anayım; Bana şükredin, nankörlük etmeyin.*Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük ise siz beni ibadetle anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!Beni hatırlayın ki ben de sizi hatırlayayım. Bana teşekkür edin; nankörlük halde beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin de nankörlük halde anın beni, anayım sizi ve şükredin de bana nankörlük etmeyinÖyleyse Beni zikredin¹ ki Ben de sizi Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin1- Öğütlerimi dinleyin; Bana karşı sorumluluklarınızı unutmayın, yaptığınız her şeyi gördüğümü ve bildiğimi aklınızdan çıkarmayın; sizden istemiş oldu... Devamı..Öyle ise siz beni taatle, ibâdetle anın, ben de sizi sevab ile, mağfiretle anayım. Bir de bana şükredin, bana nankörlük ise beni ibâdetle zikredin ki, ben de sizi rahmetimle yâd edeyim; ve bana şükredin fakat bana nankörlük etmeyin!22“Hâlık-ı Rahmân rahmeti bol olan yaratıcı ibâdından kullarından istediği en mühim iş şükürdür. Furkān-ı Hakîm’de Kur’ân’da gāyet ehemmiyetle ... Devamı..Beni hatırlayın, bende sizi hatırlayayım, bana şükredin, beni inkâr siz Beni anın ki Ben de sizi anayım, Bana şükredin, sakın Beni tanımazlık beni, nimet ve bolluk içinde, ta/atla anın ki ben de sizi şiddet-ü belâda, sevap ile anayım, bana şükredin, bana nankörlük Ben’i anın ki, Ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük halde artık beni anın da ben de sizi anayım. Bana şükredin ve asla küfranda benimle gönül bağınızı hep canlı tutarak ve ayetlerimi sürekli gündeme getirerek Beni anın ki, Ben de dünya ve âhirette iyilikler bahşederek sizi kalbinizle, hem de söz ve davranışlarınızla Bana şükredin ve sakın Bana karşı nankörlük etmeyin! İşte bunun içinArtık beni anın ki sizi anayım! Bana şükredin; nankörlük etmeyin!Artık hep beni düşünün, ben de sizi anayım. Bana şükredin ve de bana nankörlük hangi işi yaparsanız yapın, ne düşünürseniz düşünün, Rabbinizi anarak, Rabbinizi düşünerek yapın! Her işinizi Rabbinizin yasalarına uygun yapın ki; Rabbiniz de sizi ansın! Rabbiniz de sizi düşünsün! Size verdiğimiz nimetler için şükredin! İnsanların şu sözüne bakmayın! “Ekmeğini, aşını biz veriyoruz.” Onlar sadece onlara verdiğimiz imkânlardan, sizin çabanızın karşılığını verirler. Çaba göstermenizi sağlayan onlar değil biziz. Onun için sakın Rabbinize karşı nankörlük etmeyin! Siz beni ibadetle hatırlayın ki ben de sizi bağışlama ile anayım. Benim için şükredin; bana nankörlük etmeyin!O halde siz, yalnızca Beni anın¹ ki Ben de sizi Bana şükredin ve sakın nankörlük Zikir Anmak, hatırlamak ve ezberlemek anlamına gelir. Terim olarak ise Allah’ı, kendisinin belirlediği usûl ve ifâdelerle anmak ve hatırlamak demek... Devamı..Öyleyse Beni anın ki Ben de sizi anayım; Bana şükredin ve Beni inkar beni anınki ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin. 14/7Şu hâlde, siz Beni anın ki Ben de sizi anayım![³⁰⁰] Ve Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin![300] İki âyetin başında yer alan edatlar gerekçe gösterilerek âyetlerin birbirinin devamı olduğu söylenmiştir Râzî. Bu durumda mâna şöyle olur “İç... Devamı..Artık Beni zikrediniz ki Ben de sizi zikredeyim ve Bana şükrediniz, Bana nankörlükte siz Ben'i zikredin ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. Öyle ise beni anın ki, ben de sizi anayım; bana şükredin, nankörlük etmeyin.Bu ni'metimi ikmâle karşı beni tâ'atle ve emirlerime teb'iyetle zikr idiniz ki ben de sizi sevâb ve ihsân ve ni'am ile zikr ideyim. Ve bana şükür idiniz ve ni'met ve ihsânıma küfür aklınızdan çıkarmayın[*] ki ben de sizi çıkarmayayım! Bana karşı görevinizi yerine getirin, iyilik bilmez olmayın![*] Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen bir bilgiyi kullanıma hazır tutmak, akla getirmek veya söylemektir. Müfredât Tabiat, Allah'ı... Devamı..Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, nankörlük Beni anın ki, Ben de sizi anayım.67 Bana şükredin; sakın nankörlük etmeyin.67 Peygamberimiz, Allah’ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir “Kulum Beni andığı zaman Ben onunla beraberimdir. Eğer kulum Beni yalnız başına anarsa... Devamı..Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin!pes anuñ beni ya'nį ŧa'at-ıla, daħı şükr eyleñ baña ya'nį ŧa'at-ıla daħı nā sipās lıķ eylemeñ baña ya'nį ma' beni añuñuz ṭāat‐ıla, ben daḫı sizi añar‐men raḥmet‐ile. Daḫı şükreyleñüz baña ve kāfir olmañuz benüm ni olduqda siz itaətlə Məni xatırlayın ki, Mən də sizi yada salım! Mənə şükür edin, Məni danmayın!Therefore remember Me, I will remember you. Give thanks to Me, and reject not do ye remember156 Me; I will remember you. Be grateful to Me, and reject not The word "remember" is too pale a word for dh ikr, which has now acquired a large number of associations in our religious literature. In its verba... Devamı.. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Ulâ-ike aleyhim salevâtun min rabbihim verahmetuns veulâ-ike humu-lmuhtedûneÖyle kimselerdir onlar ki Rablerinden yarlıganma ve rahmet onlara. Onlardır doğru yolu bulanlar.İşte Rablerinden salavât bağışlanma ve fazilet ve rahmet bunların üzerinedir ve bunlar hidayete erenlerin ta Rablerinden bağışlama ve rahmet onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlar, Rablerinden övgüye, bağışlanmaya ve rahmete mazhar olanlardır. Onlar, işte onlar doğru yolu bulan, İslâm'ı yaşayarak sebat böylelerine Rablerinden bağışlanma ve rahmet vardır. Doğru yol üzere olanlar da bağışlanma salat ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de teslimiyet gösterip Rablerine sığınanlar üzerine, Rablerinden mağfiret, rahmet ve cennet vardır; ve işte onlar, hidayete ermiş için Rablerinden bağışlanmalar ve rahmet başarı vardır. Ve bunlar doğru yolu Rablerinden af ve rahmet onlaradır ve doğru yola girenler de Tanrılarınca bunlar bağışlanarak, yarlıganırlar, işte doğru yolu bulanlar da bunlardırİşte Rablerinden bağışlanma ve rahmet onların üzerinedir ve doğru yolu bulanlar da Felâket kendilerine isâbet itdiği zamân biz Allâh’ımıza teslîm olduk biz âna rücû’ ideceğiz diyenlere rablerinden nusret ve rahmet irişecekdir. Ânlar râh-ı müstakîme sevk mağfiret ve rahmeti onlaradır. O'nun yolunda olanlar da Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır. Bedir’de şehit düşen 14 kişi hakkında nâzil olduğu rivayet edilen bu âyet, kabir azabına yahut safasına da delildir. Ölüm, korku, açlık, mal azlığı, ... Devamı..İşte onlara, Rab'lerinden destek ve rahmet vardır. Onlar doğruya onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlar, rablarından salâvat-ü rahmet onlara ve işte hidayete erenler onlarİşte Rabb'lerinden, onlara salatlar¹ ve rahmet vardır. İşte onlar, doğru yolu – Destekler, o teslîmiyyet ve istircâı gösterenler yok mu? Rablerinden mağfiretler ve rahmet hep onların üzerindedir ve onlar doğru yola erdirilenlerin ta onlara Rablerinden mağfiretler ve bir rahmet vardır. Hidâyete erenler de işte ancak böyleleri, Rableri tarafından yardım ve hoşgörü salâvat ve aynı zamanda bol nimetle rahmet karşılanır. İşte doğru yolda olanlar çalaplarının yarlıgaması, esirgemesi kendi üzerlerinde olanlardır, doğru yolu tutanlar da onlar hakkında Rabbileri tarafından mağfiret ve rahmet vardır. Hidayete erenler de Rablerinden her türlü destek [salâvat] ve rahmet onların üzerinedir. İşte doğru yolu bulmuş olanlar da mağfiret ve rahmeti onlaradır. Hidayeti bulanlar da Rablerinin rahmet, nîmet ve bereketleri hep onlarla birliktedir; doğru yolu bulanlar da ancak de, en çetin imtihânlar karşısında bile yılmadan, yıkılmadan sabretmesini bilen bir mümin hanımın ibret verici kıssasına kulak verinHz. İbrahim, Allah’ın emri gereğince, eşi Hacer’i ıssız Mekke vadisine bırakıp gitmişti. Kızgın çölde tek başına kalan Hacer, yavrusu İsmail’e su bulabilmek amacıyla Safa ile Merve tepeleri arasında defalarca koşuşturmuş ve nihâyet Allah, yerden tatlı, güzel ve özel bir su çıkararak ona yardım etmişti. İşte, Allah’a olan güven ve umudunu yitirmeden, sabırla mücâdele etmenin sembolü olan bu fedâkâr annenin anısına, Safâ ile Merve arasında sa’yetmek, yani hızlı adımlarla yedi defa gidip gelmek, İbrahim a’dan kalan hac ibadetinin bir bölümü olarak o gün hâlâ uygulanmaktaydı. Fakat zamanla müşrikler, buna birtakım şirk unsurları katmışlardı. Bu yüzden, yaptıkları bütün ibâdetlerin mutlaka Kur’an ve Sünnet kaynaklı olmasına özen gösteren Müslümanlar, bu ibâdeti yapıp yapmamakta tereddüde düşmüşlerdi. Bunun üzerine, aşağıdaki ayetler nâzil olduOnlara rabb’lerinden rahmet ve salavât vardır. İşte onlar Hidayete Ermişler’ Rab'lerinin sevgi ve şefkati hep onlar üzerinde olacaktır. Çünkü gerçek doğrular onlardır...İşte Rabbiniz olarak bütün rahmetim, bütün merhametim onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar işte bunlardır. İşte Rablerinden [salavat] destekler ve merhamet hep onların üzerinedir; doğru yolu bulanlar da Rablerinin en büyük affı¹ ve merhameti bunların üzerinedir ve gerçekten dosdoğru yolda olanlar da Allah’ın Salâvatı Bütün günahların mağfiretidir. Allah Teâlâ bunların günahlarını tamamen örter ve onları rahmetiyle öyle nimetlere ulaştırır ki bu... Devamı..İşte Rablerinin nimetleri ve lütfu onlar içindir ve doğru yol üzerinde olanlar işte onlardır!İşte bunlar Rablerinden sürekli bir destek ve rahmet üzeredirler ve işte bunlar doğru yolu bulmuş olanlardır. 16/9, 17/9İşte bunlar, Rablerinin sürekli destek[³⁰⁸] ve bağışına mazhar olanlardır. Doğru yolda olanlar da bunlardır.[³⁰⁹][308] Salavâtın t. salât bu anlamıyla ilgili bkz 3356, not 74. [309] Kulun Allah’a salât’ı dua ve namaz, Allah’ın kula salât’ı duasına icâbet v... Devamı..işte onlar için Rableri tarafından mağfiretler ve rahmet vardır. Hidâyete erenler de Rab'leri tarafından bol mağfiret ve rahmete mazhar olanlar onlardır. Doğru yolu bulanlar da ancak onlardır. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır ve doğru yolu bulanlar da onlardır ki üzerlerine rableri tarafından du'â, ve senâ, lütuf ve ihsân ve rahmet ve gufrân vardır ve işte onlar vâsıl-ı hidâyet Rablerinin sürekli desteği[*]ve iyiliği onlaradır. Doğru yolda olanlar onlardır.[*] Âyetin metninde geçen salavât = صَلَوَاتٌ , salât = صلاة kelimesinin çoğuludur. Kök anlamı, bir şeyi bırakmamak ve sürekli arkasında olmaktır. Li... Devamı..Onlara, Rab'lerinden bir mağfiret ve rahmet vardır. Hidayete ermiş olanlar, işte onlar için Rablerinden bağışlanmalar ve bir rahmet vardır. Ve onlar, doğru yola ermiş olanların tâ böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş anlaruñ üzeredür yarlıġamaķlıķlar, çalabı’larından daħı raḥmet. daħı şunlar ŧoġru yol üstinedür raḥmetler Çalaplarından, daḫı yarlıġamaḳ. Daḫı anlardurdoġru yol üstine [olanlar].Onları Rəbbi tərəfinfən bağışlanmaq və rəhmət Cənnət gözləyir. Onlar doğru yolda olanlardır!Such are they on whom are blessings from their Lord, and mercy. Such are the rightly are those on whom Descend blessings from Allah, and Mercy, and they are the ones that receive guidance. Bakara Suresi 157. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 157. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Bakara Suresi 157. Ayetinin Arapçasıاُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ Bakara Suresi 157. Ayetinin Meali Anlamıİşte bunlar, Rablerinin bol mağfiret ve rahmetine ulaşanlardır. Doğru yolu bulanlar da ancak Suresi 157. Ayetinin TefsiriHer insanın imtihana tabi tutulacağı hâdiseler olacaktır. Açlık ve korku; mal, can ve mahsullerin noksanlaşması gibi hususlar bunların başında gelmektedir. Rabbimiz bu yolla, belâya sabredip kadere rızâ gösterenlerle göstermeyenleri birbirinden ayırmaktadır. Çünkü belâlar, iyilerle kötüleri ayırmada ve insanların kıymetlerini belirlemede önemli bir ölçüdür. Bunlara sabredenler imtihanı kazanacak, sabredemeyenler ise kaybedeceklerdir. Bu sebeple ayetin sonunda “Sabredenleri müjdele!” buyurmaktadır. Onlar, Allah’tan geldiklerinin, yine Allah’a döneceklerinin şuurunda olan ve bütün varlıklarının Allah’a ait olduğunu bilen akl-i selim sahibi kimselerdir. Onlara büyük müjdeler vardır. Allah Rasulü şöyle buyurmaktadır “Mü’mine herhangi bir yorgunluk, çaresiz bir hastalık, bir keder, bir eziyet veya gam isabet etse hatta bir diken batsa mutlaka bu sebeple Allah onun hatalarını bağışlar.” Buhârî, Merdâ 1Musîbete uğrayan kişinin, “Bizim bütün varlığımız Allah’ındır ve biz ancak O’na dönüyoruz” Bakara 2/156 demesinde pek çok fayda ve hikmet bulunmaktadır Bu sözü söylemekle meşgul olmak o anda insanın ağzından uygunsuz birtakım sözlerin çıkmasını engeller. Belâya uğrayan kişinin kalbi tesellî bulur ve üzüntüsü azalır. Şeytanın o kişiye uygunsuz söz söyletme arzusu kesilir. Bu sözü duyanlar, aynı şeyi tekrar ederek ona uyarlar. Diliyle bunu söyleyenin kalbine güzel düşünceler ve Allah’ın kazâ ve kaderine teslimiyet arzûsu gelir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulur“Belâya uğrayan bir kulاِنَّا لِلّٰهِ وَاِنّاَۤ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ. اَللّٰهُمَّ أَجِرْن۪ي ف۪ي مُص۪يبَت۪ي وَأخْلُفْ لي۪ خَيراً منهاBizim bütün varlığımız Allah’ındır ve biz ancak O’na dönüyoruz. Ya Rabbi bu musîbet sebebiyle bana ecir ver ve bana aldığından daha hayırlısını bağışla» derse, Allah onu bu vesileyle mükâfâtlandırır ve ona daha hayırlısını verir.” Müslim, Cenâiz 4Bu sebeple Allah dostlarından Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri şöyle der“Alan sensin veren sensin kılan senNe verdinse odur dahi nemiz var!”Son olarak 157. âyet-i kerîme ise sabredenlere müjdelenen ilâhî ihsanları, bağış, rahmet ve bereketi haber vermektedir. Onlara Rableri katından bol bol mağfiretler, bağışlanmalar, övgü ve senâlar vardır. “Salavât” kelimesinin çoğul gelmesi bu mânaları ifade eder. Yine onlara Rableri katından büyük ve kesintisiz bir rahmet vardır. Allah onlara dünya ve âhirette faydalı ve sevindirici nimetler ihsan edecek ve hususiyle âhirette onları her türlü zarardan koruyacaktır. Hidâyete erenler de ancak onlardır. Onlar, Allah’a teslimiyet ve kadere rızâ göstermek suretiyle en doğru yolu ne güzel söyler“Iztırâb-ı hâl bâdî-î sükûnet olduğuTıfl iken mâlûmum oldu cünbüş-î gehvâreden.” Ârif“İnsanoğlu her ıstırap verici durumdan hemen şikâyet etmemelidir. Çünkü bu haller bazan insana kalp huzuru verecek imkanlar sağlayabilir. Ben bunu, daha küçücük çocukken ve beşikte sallanırken anladım. Önce beşiğin sallanması biraz başımı döndürür gibi oldu ama, sonra rahat ve sâkin uykulara daldığımı da inkâr edemem.”Önceki ayetlerde insanı kemale erdirecek ve ilâhî yardımı celbedip kâfirlerle mücadele azmini kuvvetlendirecek “sabır” ve “namaz” gibi iki mühim mânevî silaha sarılmanın lüzumundan bahsedildi. Aşağıdaki ayette ise insanın bu yüksek değerlerden uzaklaşmaması için iç âleminde nefis denilen düşman ile de mücadelenin ihmal edilmemesine işaret buyrulmakta; bunun için sabır ve namazın yanında hac, umre, tavaf ve sa’y gibi nefis tezkiyesine matuf ibâdetlere de önem verilmesi gerektiği hatırlatılmaktadır. Bu ayetle aynı zamanda yakın bir tarihte Mekke’nin fethedilip Kâbe’nin putlardan temizleneceği ve İslâm fetihlerinin genişleyeceği müjdesi verilmektedirBakara Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriBakara Suresi 157. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan

bakara suresi 152 157 ayetler arapça