Kurandaihtiyar ile alakali tahmini 10 ayet geçiyor. 2:266 -. Hiç biriniz ister mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve elleri ermez, güçleri yetmez küçük, zayıf çocukları olsun. tO6EL0Q. Haberler > Kuran'da Geçen Kıyamet Alametleri Nelerdir? Kıyametle İlgili Ayetler ve Hadisleri İnceliyoruz - 1635 Kıyamet, evrenin düzeninin bozulması, her şeyin alt üst edilerek yok olması, yok olan ve ölen şeylerin yeniden yaratılıp diriltilerek ayağa kalkması ve mahşere doğru yönelmesi demektir. Peki Kuran'da geçen kıyamet alametleri ve kıyametle ilgili ayetler nelerdir? Kaynak Kıyametle ilgili ayetler; Yaklaşan yaklaştı. Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur. NECM/57-58Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O'na döndürüleceksiniz. ZUHRUF/85 Ey Muhammed! De ki 'Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde diriltip bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. CASİYE/26 Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir. YASİN/49 Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı, yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı, ve insan 'Ona ne oluyor?' dediği zaman. O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. ZİLZAL/1-5O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz. Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur. Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur. NEBE/18-20 Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar. YASİN/51 Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. ENBİYA/40 O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye Sûr'a üfleyenin çağrısına uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin. TAHA/108 Rabbine andolsun ki biz onları öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler MERYEM/68 Kıyamet alâmetleri önemine göre küçük ve büyük olarak ikiye ayrılmıştır. Küçük alâmetlere dini hayatın zayıflayıp kötülüklerin yayılmasına dair olaylar dahil edilirken büyük alâmetleri kıyametin kopmasından kısa bir süre önce meydana gelecek vakalar oluşturur. Kıyametin küçük alametleri; Zekât verilecek kimse bulunamayacak kadar servetin çoğalmasıAynı davayı güden iki büyük topluluğun birbiriyle savaşmasıAdam öldürme olaylarının ve fitnelerin fazlalaşmasıSalgın hastalıkların artmasıİnsanları Doğu'dan Batı'ya hareket ettirecek bir ateşin ortaya çıkmasıDoğa olaylarının ve yer hareketlerinin artmasıEmânete riâyetin ortadan kadına bir erkek düşecek şekilde kadın nüfusunun artması,Müslümanların kıldan ayakkabı giyen, küçük gözlü ve geniş yüzlü insan gruplarıyla savaşmasıİnsanların hayatlarından bıkarak ölülere gıpta etmesiAllah’ın elçisi olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı deccâlin türemesi, Yeryüzünde Allah veya lâ ilâhe illallah’ diyen bir kimsenin kalmaması. Kıyametin büyük alametleri; Deccâlin ortaya çıkışıMehdînin zuhuruHz. Îsâ’nın gökten inmesiYe’cûc ve Me’cûc’ün görünmesiHicaz bölgesinde büyük bir ateşin çıkışıGökten, insanları bürüyen bir dumanın duhan inmesi Dâbbetü’l-arzın yerden çıkmasıAyın yarılması ve güneşin batıdan doğması Bu içerikler de ilginizi çekebilir; İ'tikad, akade kökünden türeme olup düğümlenip kalma, bir şeye bağlanma, bilerek inanma, aklen ve kalben tasdik etme anlamına kullanılmaktadır. İslam'da i'tikad Allah ile kulun yaptığı akitleşmedir. İtikad denildiğinde akdin konusuna giren hususlar mevzu behistir. Akdin taraflan söz konusudur. Akde riayet söz konusudur. Akdi bozmanın sonuçları söz konusudur. Allah ile kul arasında yapılan akdin konusu Allah'a teslimiyettir. Bu teslimiyet aklen kabul ve kalben tasdik edilecek ve yalnızca inanca tealluk eden şeyler bilinecek ve kesin surette bunlara inanılacaktır. Bunun kapsamına giren şeylere akide üzerinde akid yapılan şeylerin tümü diyoruz. Akide dünya hayatı hakkında toplu bir görüştür. İnsan, hayat ve kainat hakkındaki düşüncelerin toplamıdır. Bunun mutlaka kesinlik ifade etmesi, tereddüte yer bırakılmaması gerekir. "Ortak koşanlar diyecekler ki" "Allah isteseydi ne biz, ne de babalarımız ortak koşmazdık, bir şeyi haram yapmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de nihayet azabımızı tadmışlardı. De ki "Yanınızda bize çıkaracağınız bir bilgi var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz." 6/148. Zanna uymanın saçmalama olduğuna değinen Allahu Teala bir şeyi iddia edenlerin yanlarında Allah katından bir delil bilgiin bulunması gerektiğini söylüyor. Böyle bir delile sahip bulunmayanların iddialarının havada kalacağını, saçmalık olacağını, zira zanna uymanın bu sonuçları doğuracağını belirtiyor. "Onların çoğu zanndan başka bir şeye uymuyorlar. Zann ise gerçekten bir şey kazandırmaz ifade etmez. Muhakkak ki Allah onların ne yaptıklarını bilir." 10/36. Zanna uymanın gerçekten birşey üzerinde bulunmamak olduğu belirtilen bu ayette zannın; ayrılmaz bir bütün teşkil eden gerçekten bir kısmının bile ifadesi bulunmadığı açıklanıyor. İnsanlar arasında bile zanna uyarak hareket etmenin ne kadar kötü sonuçlar doğurduğuna ve doğuracağına değinen ayetler, itikadda zann bulunmasının asla kabul edilemeyeceğini, zannın bulunması halinde akdin fesada uğrayacağını belirtmektedirler. Zira insanın Rabb'i ve Rabb'i ile ilgili bilgiler bakımından yakın üzerinde olması ile ancak Rabb'i ile yaptığı akdin sıhhatli olabileceği; aksi takdirde bu akdin fesada bozulmaya yüz tutacağı Kur'an'dan açıkça anlaşılmaktadır. Bu itibarla akdin itikadın konusunu yalnızca kesin bilgiler teşkil etmektedir, ki İslam açısından bu kesin bilgiler Kuran ayetleridir. Kuran ayetlerinin itikada müteallik olanları delalet bakımından iki halde bulunurlar. Birinci hal "Dalaleti Kat'i" haldir ki, kendisinden, ifade ettiğinin dışında birşey anlamanın mümkün bulunmadığı bir ifade ile gelmişlerdir. İkinci hal ise "Delaleti Zanni" haldir. İtikada tealluk eden ayetlerin delaleti zannı maksadı kesin olmayan olanlarının bulundukları hal ile ve tafsil edilmeden kabullenilmesi ve o hali ile itikadın konusu yapılması gerekmektedir. Zira gaybı olan itikadı konular ancak gaybın sahibince açıklandığı kadarı ile bilinebilir. Örneğin öldükten sonra dirilmeyi içimizde bizzat yaşayan olmadığından öldükten sonra dirilmenın keyfiyeti hakkında Rabb'imiz birşey açıklamış ise ancak o kadarını bilebileceğimiz ve açıklanan kadarına inanmamız gerektiği açıktır. Misaller çoğaltılarak Cennet, Cehennem, Melekler, daha önce gelip geçmiş peygamberler ve başlarına gelenler, bunların çoğunun isimleri, Allah'ın mahiyeti, Kitab ve Sahifeler, Ahiret Günü gibi itikadi konularda Kur'an'dan elimizde ne miktar delil var ise o kadarıyla inanabileceğimiz, akidemizi yalnız bunlar üzerine kurmamız gerektiği, akidede zanna yer bulunmadığı sözkonusudur. Ancak itikada tealluk eden ayetlerin birbirlerini açıklayabileceği, sübüt bakımından kesin olan bir delilin zannı olan bir delil ile açıklanamayacağı da bilinmelidir. Zira zann, kafi olanı açıklayamaz, bu, usül bakımından yanlıştır. Bu itibarla tefsirlerde sakınılmadan yapılmış olan zannı haberlerle sübütu kati nassların açıklanması esasından yanlıştır. Zann, kesinliğe açıklık kazandıramaz. "Siz, kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik etmesinden gizleniyordunuz. Yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini zannediyordunuz." 41/22, "İşte Rabb'inize karşı beslediğiniz bu zannınız, sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız!" 41/23. "Herhalde siz zannettiniz ki Rasül ve mü'minler bir daha ailelerine dönmeyecekler. Bu düşünce gönüllerinizde süslendirildi size güzel, doğru gösterildi, kötü zannda bulundunuz ve helakı hak etmiş bir topluluk oldunuz." 48/ 12. Yukarıdaki ayetler ve daha niceleri insanların Rabb'ine karşı besledikleri zanndan dolayı ziyana uğrayacaklarını açıklamaktadır. Zann, şüphe anlamına geldiğinden itikadda kesinlikle yeri yoktur. İtikadda zannın çoğunun da, azının da yeri bulunmamaktadır. Örneklendirecek olursak "Öldükten sonra dirilmeye binde dokuzyüzdoksandokuz, onda dokuz inanıyorum" demek nisbeti ne olursa olsun ölümden sonra dirilmeye şüphe ile bakıyorum demektir. Bu ifadeyi itikadımız kapsamında bulunan herşeye tatbik ediniz göreceksiniz ki hiçbiri az da olsa zanna mütehammil değildir, yani zann götürmez. Zannın azı da çoğu da itikadda yer almamalıdır. Zira Allah ile akitleşme kesinlik üzerine bina olunmalıdır. Bu akidde bulunacak pek küçük nisbette bir zann bile akdi fesada uğratır, bozar. Bozuk itikad ise Allah nezdinde muteber değildir. Zira akdin gereğince muamele olulabilmesi için kesin şeyler üzerine kurulmuş, yapılmış olması gerekir. Aksi takdirde akid işlemez. İtikadda inanca tealluk eden şeylerin tümünde kesin olma esastır. Zanna ise hiç yer yoktur. Amelde ise asıl olan kesinlik olsa da zannı galib galib olan ihtimal, gerçeğe en yakın ihtimal genellikle kaidedir. Zira insan eksiktir, acizdir. Amellerinde, galib zannına göre hareket etmesi, kuvvetle muhtemel olan kanaatina göre davranması Allah indinde muteberdir. Allah bağışlayıcıdır. Amellerindeki eksiklikleri, yanlışları için affı elinden gelen çabayı göstermiş olanlar için esirgemeyendir. İnsanın eksikliğini acizliğini Rabb'i bilir, tıpkı kendisiyle akitleşen kullarının O'nun herşeyi bildiğini bildiği gibi... Müslüman itikad çemberine giren hususlardaki inancının kesin olması gerektiğini bilendir. Zanna yer verilmemesi icab ettiğine, ayetlerin değindiği üzere inanandır. Kuran doğruluğunu kesinlikle belirttiği şeylerin zanna tahammülü olmadığını açıklamaktadır. Amellere davranışlara tealluk eden hususlarda ise zannı galib ile hareket edilebileceğine yine Kuran işaret etmektedir. Ercümend Özkan / İnanmak ve Yaşamak kitabından Kuranda örtünme ayeti var mı?Örtünme konusu Kur'an'da, Ahzab Suresi'nin 59'uncu Ayeti ve Nur Suresi'nin 31 ve 60'ıncı ayetlerinde geçmektedir. Kur'an'da geçen "Hımar' kelimesi 'Baş örtmek' anlamına değil, sadece 'örtmek' anlamına gelmektedir. … Oysa ne ayette ne de Kur'an'ın hiçbir yerinde 'hımarü-re's' diye bir tanımlama kuranda hangi ayette geçiyor?nur suresi/ 31. ayet der ki; mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. yüz ve el gibi görünen kısımlar müstesna, zînet yerlerini göstermesinler. başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar başörtü zorunlu mu?Kadın ve erkeğin ayıp yerlerinin kapatılması dışında, hanımların ve erkeklerin başlarının veya başka yerlerinin şöyle veya böyle örtüleceğini hükme bağlayan açık ve net bir ayet bulunmamaktadır. Eğer böyle bir ayet vardır dersek, bu Kuran'da olan bir şeye yok demek kadar büyük bir günah Kuranda nasıl geçiyor?Tesettürle ilgili ayetler"Ey Peygamber! … "Mümin kadınlara da şöyle Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. … "Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar zinet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah örtünme zorunlu mu?" islam dininde kapanma zorunluluğu Allah'ın kesin bir emridir. Ancak bu başörtüsü vs. gibi şeylerin kesin takılacağı/giyileceği anlamına gelmez. Allah kadınların vücut hatlarının belli olmayacağı şekilde kapanmalarını dinin emri mi?Kadınların başörtülerini; saçlarını, başlarını boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakaların üzerine salmaları, dinimizin Kitap, Sünnet ve İslâm alimlerinin ittifakı ile sabit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dini vecibedir.”Islamda başörtüsü zorunlu mu?Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, bir kadının başını örtmesinin "Müslümanlığa giriş beyannamesi ve ya Müslüman olmanın yegane ve ön şartı' olmadığını belirtti. … Bardakoğlu, "Biz şunu söylüyoruz, açık; başörtüsü, Müslüman yetişkin kadıların başını örtmesi dini bir vecibedir. Ekleyen Ekleme Tarihi Aralık 26, 2019. Eklenen KategorilerHELAL-HARAMLAR, SORU-CEVAPLAR, YİYECEK İÇECEKLER Arap toplumunun içkiye son derece alışık olduğunu ve bol miktarda tükettiğini bilen Yüce Allah, onlara rahmetinin bir eseri olarak içkiyi birden yasaklamamış, bilakis inzâl buyurduğu âyet-i kerimelerle dört farklı aşamada içkiyi haram kılmıştır. Nüzûl sırasına göre bu dört âyet-i kerime şunlardır a Üzümden İçki Elde Edilmesi Kur’ân-ı Kerim’de içkiyle ilgili nâzil olan ilk âyet-i kerime şu şekildedir “Hurma ve üzümden hem sarhoşluk veren içki, hem de güzel rızıklar elde edersiniz.”[1] Burada içkinin helâl veya haram olduğuna dair bir hüküm yer almasa da, âyet-i kerimenin, sarhoşluk veren içki mânâsına gelen “seker” kelimesini, güzel rızık mânâsındaki “rızkan hasenen” kelimesinden ayrı zikretmesi ve aralarını “vav” bağlacıyla ayırmasından anlaşılmaktadır ki, içki, faydalı ve güzel bir rızık değildir. Diğer bir ifadeyle Allah Teâlâ zımnî olarak bu âyet-i kerimeyle içkinin zararlı ve kötü bir içecek olduğuna imada bulunmuştur.[2] b Fayda ve Zararının Mukayese Edilmesi Hz. Ömer ve Muaz b. Cebel gibi bazı sahabe-i kiramın, “Yâ Resûlellah! Hamr hakkında bize bir fetva ver. Çünkü o, aklı gideriyor.” demeleri üzerine[3] içkiyle ilgili şu ikinci âyet-i kerime inzâl buyrulmuştur “Sana şarap ve kumar hakkındaki hükmü sorarlar. De ki İkisinde de hem büyük günah, hem de insanlara bazı menfaatler vardır. Fakat günahları faydalarından daha çoktur.”[4] Görüldüğü gibi bu âyet-i kerimede içkinin gühahının zararının faydasından daha fazla olduğu ifade edilmek suretiyle akıl sahipleri uyarılmış ve içkinin haram kılınması aşamasında bir adım daha atılmıştır. Öyle ki, söz konusu âyet nâzil olduktan sonra içkinin zararının faydasından daha çok olduğunu nazar-ı itibara alan sahabenin bir kısmı, “Kendisinde büyük günah bulunan bir şeye bizim ihtiyacımız yoktur.” diyerek içki içmenin caiz olmadığı kanaatine varmışlar ve içki içmeyi terk etmişlerdir.[5] c İçkiliyken Namaza Yaklaşma Yasağı Üçüncü olarak nâzil olan şu âyet-i kerimeyle içkiliyken namaz kılma yasaklanmıştır “Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.”[6] İmamlığa geçen bir sahabenin, Kâfirûn sûresindeki zamirleri yanlış okuması ve böylece mânânın bozulması, bu âyetin sebeb-i nüzülu olarak gösterilmiştir.[7] Bu âyet indikten sonra, Allah Resûlü’nün münadisinin, namaza başlarken “Sarhoş olan, namaza yaklaşmasın!” diye seslendiği rivayet edilmiştir.[8] Bu âyet-i kerimenin nâzil olmasıyla birlikte, içki içmeye devam eden sahabelerden bir kısmı daha, “Bizi namazdan alıkoyan bir şeye ihtiyacımı yoktur.” diyerek içkiyi bırakmış fakat içki tamamen haram kılınmadığı için bazı sahabeler yatsı namazından sonra içki içmeye devam etmişlerdir. Fakat bazı kimseler içki içip sarhoş olduktan sonra birbiriyle kavgaya tutuşup, birbirlerine Allah’ın razı olmayacağı sözler söylemeye başlayınca Cenâb-ı Hak da Mâide sûresindeki âyetle içkiyi kesin olarak haram kılmıştır.[9] d İçkinin Kesin Olarak Haram Kılınması Son olarak içki hakkındaki kesin yasaklayıcı beyan aşağıdaki âyetlerle gelmiştir “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar putlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?”[10] Bu âyet-i kerimeden yola çıkan âlimler içkinin haramlığı konusunda icma etmiş ve içki içen bir insanın fâsık ve günahkâr, içkiyi helâl sayanın ise kâfir olacağını söylemişlerdir.[11] [1] en-Nahl 16/67. [2] Fahrettin er-Râzî, Mefâtihu’l-gayb, 20/55-56; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, 5/3107. [3] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, 2/761. [4] el-Bakara 2/219. [5] Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, 2/763-764; Kurtubî, el-Câmiu liahkâmi’l-Kur’ân, 6/286. [6] en-Nisâ 4/43. [7] Ebû Dâvud, “Eşribe”, 1; Taberî, Câmiu’l-beyân, 8/376. [8] Ebû Dâvud, “Eşribe”, 1. [9] Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, 2/4; Kurtubî, el-Câmiu liahkâmi’l-Kur’ân, 6/286. [10] el-Mâide 5/90-91. [11] Serahsî, el-Mebsût, 24/3. Etiketlerİçkiyle ilgili Kur'an'da yer alan ayetler nelerdir? Meal Fihrist A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z Güzel Kurani kerimimizde geçen itaat ve isyan ile ilgili ayetler. Kuranda geçen itaat ve isyan ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte. Kuranda itaat ve isyan ile alakali tahmini 54 ayet geçiyor 332 - De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez. 3132 - Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin. 3152 - Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Allah size sevdiğiniz galibiyeti gösterdikten sonra zaafa düştünüz. Peygamber'in verdiği emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve isyan ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi, denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok lütufkârdır. 3164 - Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler. 413 - İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itâat ederse Allah onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur. 414 - Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır. 446 - Yahudilerden bir kısmı, Allah'ın kitabındaki kelimeleri esas mânâsından kaydırıp; dillerini eğerek ve dine saldırarak, "Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik, dinle, dinlemez olası ve râinâ bizi gözet" diyorlar. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize de bak" deselerdi bu, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lanetlemiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler. 459 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir. 464 - Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allah'ı affedici, merhametli bulurlardı. 465 - Hayır! Rabbine andolsun ki iş bildikleri gibi değil, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar. 480 - Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi olarak göndermedik. 483 - Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki onu peygambere ve aralarında yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya gücü yetenler, onu anlarlardı. Allah'ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız. 4115 - Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir. 592 - Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Kötülüklerden sakının. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki, Peygamber'imize düşen sadece apaçık tebliğdir. 735 - Ey Âdemoğulları! Size içinizden peygamberler gelip âyetlerimi anlattıklarında, kim Allah'tan korkar ve kendini düzeltirse, işte onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. 7157 - Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır. 81 - Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. 820 - Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. İşitip durduğunuz halde onun emirlerinden yüz çevirmeyin! 846 - Ayrıca Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. 971 - Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir. 9120 - Medine halkına ve civardaki bedevilere, Resulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi etmez. 2090 - And olsun ki Harun daha önce onlara "Ey kavmim! Siz bununla buzağı ile imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahmân'dır. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. 2447 - Bir de "Allah'a ve Resulüne inandık ve itaat ettik" diyorlar da, sonra bunun arkasından yan çiziyorlar; bunlar mümin değillerdir. 2451 - Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde müminlerin sözü ancak "işittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte bunlar asıl kurtuluşa erenlerdir. 2452 - Her kim Allah'a ve Resulüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar bedbahtlıktan kurtulanlardır. 2453 - Ötekiler münafıklar, sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki Yemin etmeyin. İtaatiniz malumdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. 2454 - De ki Allah'a itaat edin; Peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamberin sorumluluğu kendine yüklenen, sizin sorumluğunuz da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygambere düşen, sadece açık açık duyurmaktır. 2456 - Hem namazı kılın, zekatı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz. 2462 - Müminler ancak, Allah'a ve Resülüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar o Peygamber ile birlikte sosyal bir işle meşgul iken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Resulüm! Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; çünkü Allah mağfiret edicidir, merhametlidir. 2463 - Ey müminler! Peygamberin davetini, aranızdan bazınızın bazınıza daveti gibi zannetmeyin. İçinizden, birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, O'nun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar. 26108 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26110 - "Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26126 - "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26131 - "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26150 - "Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin." 26151 - "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın." 26163 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 26179 - "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." 3321 - Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah'da pek güzel bir örnek vardır. Allah'a ve son güne ümit besler olup da Allah'ı çok zikreden kimseler için. 3336 - Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne âşi olursa açık bir sapıklık etmiş olur. 3366 - O gün yüzleri ateş içinde çevirilirken "Ah keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!" derler. 3371 - Ki Allah işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın. Her kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse, o gerçekten büyük murada ermiştir. 4733 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın. 4810 - Herhalde sana bey'at edenler ancak Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir. 4914 - Bedevîler "inandık" dediler. De ki Siz iman etmediniz ama "İslâm olduk." deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. 585 - Allah'a ve Resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır. 588 - Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o menedildikleri şeyi yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygamber'e karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni, Allah'ın selamlamadığı bir tarzda selamlıyorlar. Kendi içlerinden de "bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü dönüş yeridir orası! 5813 - Gizli özel bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. 594 - Bunun sebebi şudur Onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler; Kim Allah'a karşı gelirse Allah'ın azabı şiddetlidir. 622 - O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler. 6412 - Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır. 6416 - O halde gücünüzün yettiği kadar Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir. 6511 - Size Allah'ın açık açık âyetlerini okuyan bir elçi gönderdi ki inanıp faydalı işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah ona gerçekten ne güzel rızık vermiştir.

kuranda itikad ile ilgili ayetler