Senol ARAS. Hedeflerinize ulaşmakta zorluk mu çekiyorsun? İşte, ne olursa olsun hedeflerinize sadık kalmanızı sağlayacak başarının sırrı. Birçoğumuzun hedefleri var. Büyük hedefleri olanlar, başkası için küçük ama bizim için büyük hedefler. Ama aynı zamanda, hedeflerimize ulaşabilmek için kendimizi yetersiz
BAŞARININ SIRRI DÜZENLİ ÇALIŞMA. Düzenli çalışmanın altını çizen Melih Demir, ”Sene başından beri yaptığımız düzenli çalışma bu başarının sırrı. Günde yaklaşık 6 saat çalışıyordum. Bunun üzerine bazen ekliyordum. Bazen eksik olduğu zamanlar oluyordu. Düzenli çalışmak önemli. Bir yerde
Aslında, Wisconsin Üniversitesi'nden yapılan bir araştırma, bir hedef için çalışmanın olumsuz duyguları bastırdığını buldu. olumlu duygular aktive ek olarak. İlginizi çekebilir: "Güne daha iyi odaklanmak için 25 kısa pozitif ifade" 4. Arkadaşlarınızla ve ailenizle daha fazla zaman geçirin
İş yerinde mutsuz olmak | Çalışanların mutsuz olmasının nedenleri. İş yerinde mutlu olmak, kişisel hayatınızda da denge ve huzur açısından size yardımcı olacak en önemli unsurlardan biri. Çalışanların çoğu, acımasız kapitalizmin çarkları arasında ezilmemek ve stabil bir hayat sürdürebilmek için işlerini kaybetme korkusu ile iş ortamında yaşadığı
Zorluktemalarını ve en önemli öğrenimleri belirleyin. Kamuya açık olsun veya olmasın, üzerinde çalıştığınız proje ne olursa olsun, en önemli şey, sizi UX çalışmasında daha iyi hale getiren ondan aldığınız şeydir, bu nedenle projenizin ana temalarını ve temel öğrendiklerinizi yazın. Gelecekte bir noktada bir
İyi bir hayat yaşamak ve mutlu olmak için gereken şeylerin başında, diğer insanlarla olan ilişkilerimiz yani sosyal hayatımız gelir. Karmaya olan katkıdan, kendinizi daha iyi hissetmeye; ilişkilerinizi güçlendirmeden, evrene iyi bir katkıda bulunmaya kadar başkalarına yardım etmenin sayısız psikolojik faydası vardır. 11.
bChrF. Hayat; yıllarca süren eğitim, kurulan hayaller, yaşanan hayal kırıklıklarıyla doludur. Daha sonra iş yaşamı, aile olma süreci ve emekliliğe yaklaşılan yıllar hayatın içinde seyreder. Pek çok insan bu sürecin sonuna yaklaşınca hiçbir şeyin hayal ettiği gibi olmamasından şikâyet ediyor. Başlamak için hiçbir zaman çok geç olmadığını anlayarak, bizim için başarının ne olduğunu tanımlamak ilk adımımız olmalı. Başarılı olmak her zaman zengin olmak, ünlü olmak, filmlerdeki gibi bir hayata sahip olmak değildir. Başarı kişinin karakterine, ne istediğine bağlı olarak değişen bir kavramdır. Bazı insanlar başkalarının isteğini gerçekleştirdiğinde, bazıları ise onları boş verip kendi hayallerini, umut ettiği yaşam biçimini gerçekleştirdiğinde başarılı olur. Bu nedenle sizin için başarılı olmanın ne demek olduğuna, neleri başarırsanız geçen yıllardan mutlu olacağınıza karar verin. 1. Çalışmak için müsait gün, saat ve ilham bekleme. Bil ki her gün, her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve her köşe, çalışmanın en müsait yeridir. Hayatımıza baktığımızda, öğrenci kardeşlerim dönüp kendilerine şöyle bir baktıkları zaman eminim en büyük mazeretlerinin bu olduğunu görüyoruz. Tarlalarda bütün gün çalışmış gecenin on ikisinde dokuz kardeş bir odada yatarken eline ders kitabını almış ve kardeşleri “Kapat lambayı uyuyamıyoruz.” dediğinde odadan çıkıp sokak lambasının ışığı altında ders çalışan, üniversiteyi kazanan ve şuan üniversiteyi bitiren kardeşlerimizi biliyoruz. Otobüs duraklarında kimse rahatsız etmiyor diye ders çalışanları, parklarda, bahçelerde ders çalışanları biliyoruz. Öyle çalışma odası olmadığı için mazeret üretmiyor bu arkadaşlar. Ama çalışma odası, her imkânı olan arkadaşım; “Çalışacağım da, oturup soru çözeceğim de ilham gelmedi. Hele bir gelsin hemen başlayacağım.” diyorlar, şaşırıyorum. Ne ilhamı gelecek? Nereden gelecek? Bu ne ilhamdır arkadaşım? Yapmanız gereken bir işi, bir sorumluluğu ertesi güne bırakmayın. Leonardo da Vinci’nin bana bu konuya değen bir sözü hatırıma düşüyor; “Bir işin bittiğini görmeden ölmek istiyorsanız yarın deyin. Çünkü yarın hiçbir zaman gelmeyecek” Yarının zaten kendi yükü var. Yarının zaten kendi işi var. Kendi derdi var. Sanki yarın bomboş bir gün mü? “Bugün çalışmayacağım yarın çalışacağım.” Ertesi günün kendi içinde zaten bir yükü var. Onun kendi bir ağırlığı var. Bugün yirmi beş kiloyu kaldırmayan diyor ki; “Yarın elli kiloyu kaldırırım.” Bugün yirmi beşi kaldırmayan, yarın elliyi nasıl kaldırsın? Arkadaşlar şu erteleme mazeretinden kurtulun. Ertelemekten vazgeçin artık. Ertelemeyin şu işlerinizi. Çünkü ertelersek geleceğimizi, hayallerimizi, ideallerimizi, aşkımızı, davamızı ertelediğimizi unutmayalım. 2. Bir zamanda yalnız bir tek iş yap. Yalnız bir ders, bir kitap hatta fasıl üzerinde çalış da, dikkatin ve kuvvetin dağılıp zayıflamasın. Maalesef biz aynı anda birden fazla iş yapmaya çalışıyoruz. Oysaki insanın ruhsal yapısı, zihinsel yapısı, duyguları düşünceleri aynı anda birden fazla iş yapmaya müsait değildir. Ama benim gencim odasına girmiş, müziği açmış bir taraftan müzik dinliyor, bir taraftan da ders çalışıyor. Dersle müzik bir arada olmaz. Farkında olmadan beyniniz zaten oraya gider. Kontrol etme şansınız yok ki. Bilinçaltına o müzik eserinin melodileri gitmeye başlar. Onun için yalnız bir iş yapın. Arkadaşlar yarım kalan işlerin altında da bu yatıyor. Bir işe kalbimizi, kendimizi tamamen vermiyoruz. Lütfen sadece bir işe odaklanın. Bugün gençlerimizin en büyük problemi; dikkat ve odaklanma değil mi? Bunun altında ne yer alıyor? Elinde kitap, bir taraftan da televizyon izliyor. Gözü bir televizyonda bir kitapta… Başarılı olma şansı, okuduğunu anlama şansı var mı? Ondan sonra “Hocam saatlerce ders çalışıyorum. Bir türlü öğrenemiyorum, başaramıyorum.” Başaramazsın! Üstesinden gelemezsin. Yalnızca tek bir iş yapacağız. Şuan ne yapıyorum? Matematik çalışıyorum. Bütün hücreleriniz matematiği hissedecek. Bütün hücreleriniz matematik olacak. O zaman görün bakalım başarı geliyor mu gelmiyor mu? 3. Çalışmaya oturduğun zaman bütün ruhi ve bedeni kuvvetinle kendini o işe ver. Ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol. Sınavlar her sene bir milyon genci ezip geçiyor. Buğday tarlasına girmiş gibi bütün başakları kırıp geçiyor. Hiç umurunda da değil; “Falanca gencin dünyasını yıktım, filanca gencin hayalini yok ettim. Bundan sonra bu bir iş yapmayacak, depresyona girdi, hastaneye düştü, kafayı yedi.” Hiç umurunda değil! Eziyor geçiyor hepinizi arkadaşlar. O zaman uyanık olun. Geleceğinizi birilerinin avuçlarınızın arasından alıp götürmelerini engelleyin, müsaade etmeyin buna. 4. Çalıştığın bir iş üzerinde karşılaştığın bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Bil ki; yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Yine bil ki; çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hâsıl olan manevi lezzet eşsiz bir zevktir. Sorunlar, engeller, problemler otomatik kapılara benzer. Siz üzerine gittikçe açılır. Geriye giderseniz o kapı karşınızda devleşir, kapanır. “Bu kapı asla açılmaz” dersiniz. Bir yürüyün üstüne bakalım ne oluyor? Onun için yılgınlık yok, pes etmek yok. Güçlüğü yenin arkadaşlar. Yapamazsın, başaramazsın diyenlerin karşısına o işi yapıp da çıktığınızda öyle büyük haz alıyorsunuz ki. 5. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvela parçala sonra her parçayı birer birer ve sırayla yenmeye çalış. Parçalara bölmek lazım. Kendinize; “Bir ayda 30 puan alabilir miyim?” diye sorduğunuzda mümkün değil dersiniz. Ama 30 puanı böldüğünüz zaman günde 1 puan yapar. 15 puan almanız gerekiyorsa iki günde 1 puan almanız gerekiyor. “Hocam ben Ankara’ya gideceğim ama Ankara 450 kilometre. 6 saat sürüyor mümkün değil.” Böyle görürseniz. Bir yere gidemezsiniz zaten. Ama önce ben bir İzmit’e gideyim. Adapazarı, oradan Bolu, Düzce derken parçalara ayırdığınız zaman işin azaldığını, yükünüzün hafiflediğini göreceksiniz. O imkânsız gibi görünen başarılar parçalandığı, sırayla yenmeye çalışıldığı zaman bilin ki o sorunların hepsi çözülecektir. 6. Bir iş üzerinde yorulursan, dinlenmek için işini değiştir veya çalışma hızını yavaşlat fakat dinlenme bahanesiyle asla boş oturma. Tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Bakın bu çok önemli. Yorulduğunuzda işinizi değiştirin, hafif temponuzu düşürün. Ama biraz dinleneyim diye ara vermeye, boş oturmaya başladığınızda o rahatlık sizi işinizden soğutabilir. Ya da 10 dakika ara vereceğim dediğinizde 959 olur olmaz hemen kalkın işinizin başına geçin. Yoksa o 10 dakika; olur 20, 30 derken 1 saat. Çünkü rahatlık bölgesi sizi içine çeker. Nefis; mücadele etmenizi istemez, yorulmak istemez. 7. Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de “Bugün şu kadar saat çalıştım yetişir. Bu kadar yetti artık” deme! Çalışmanın sonucuna ve öğrendiğine bak. “Cesaret gösterebilenler risk almaya hazır olanlardır.” Çok ders çalışmanız bir anlam ifade etmiyor. Önemli olan neler öğrendiğinizdir. Siz 6 saat çalışıyorsunuz. Ama aklınız başka yerlerde. Ne aradığınızı bilmiyorsunuz, hangi soruların cevabını bulmanız gerektiğini bilmiyorsunuz. Bir başka arkadaşınız siz 6 saat çalışırken 2 saat oturuyor, konsantre oluyor, ne aradığını biliyor. O konudan çıkaracağı cevapları biliyor. O konudan neler çıkarabileceğini bilerek hazırlanıyor. Kısa kısa notlar alıyor. Bakın bu arkadaş başarılı oluyor. 8. Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeye koyulduğun zaman telaş edip sabırsızlanma. Yol al fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren. Bir konuya çalışmaya başladınız, o konuyu anlamadan başka bir konuya geçiyorsunuz, o da bitmeden bir diğerine derken acele ediyorsunuz, telaşlanıyorsunuz o konuyu da anlamadan geçiştiriyorsunuz sonra o konudan sorular çıkınca çözemiyorsunuz. Ne anlamı kaldı? Anlamadan yapacağınız, geçeceğiniz 10 konudansa bilerek 5 konuyu çalışın daha iyi. Hiç olmazsa o 5 konudan çıkan soruları doğru cevap verirsin. Ama anlamadan geçtiğiniz 10 konudan bir tane bile doğru cevaplandırma şansın yok. “Ben konuları bitirdim hocam” diyor öğrenciler. Soruyorum denemeler nasıl gidiyor? “Bir sürü yanlış çıkıyor. O zaman sen konuları bitirememişsin. Yüzeysel olarak geçmişsin öğrenmemişsin ki.” Bunları göz ardı etmeyelim. 9. Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını, ne sonuçlar aldığını düşünmeden, yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma. 10. Bir işe öfkeli ve sinirli iken karar verme. Belki öfken geçer. Öfken geçsin, bekle ondan sonra karar ver. Bakın dikkat edelim başımıza gelen birçok problem, birçok sorunun altında öfkeli karar almamız, sinirli olmamızın yattığını görürsünüz. 11. Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddütte ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman; fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. Arkadaşlar, etrafınızda danışabileceğiniz, sıkıntıya düştüğünüzde paylaşabileceğiniz, onlarla güzellikleri paylaşabileceğiniz, hatta siz onları aramadan onlar gönül dünyalarında sizin sıkıntıya düşüp düşmediğinizi görüp, fark edip sizi arayabilen dostlarınız olsun. Size yol gösterip, fikir söyleyebilecek insanlar olsun. Ama samimi dostlarınız olsun. Bakın bunlar yoksa hayatta başarı yoktur. Hayatta mutluluk yoktur. Belki çok iyi makam ve mevkilere gelebilirsiniz. Bugün neden iş adamları mide ağrılarından kıvranıyor? Psikolog, psikiyatristlere gidiyoruz. Çünkü dertleşecek kimse yok, hâlden anlayacak kimse yok. Var ama biz bunları göz ardı ediyoruz. Size akıl verecek, sizi doğru yola itecek insanlarla beraber olun. “Yolunuza devam edin ve hata yapın. Yapabildiğiniz kadar yapın çünkü başarıyı bu yol üzerinde bulacaksınız.” Thomas J. Watson’ 12. Başarına mağrur olma. Bil ki gurur; gelecekteki başarıların en büyük düşmanıdır. Şeyh Edebali’nin gönlüme hitaben söylediği söz; “Oğul, bir baş ol ki oğul, dimdik durasın. Çiğneyip ezilmeyesin. Bir göz ol ki oğul, iyiliği göresin peşinden yürüyesin. Bir dil ol ki oğul, zehre bal süresin. Bir el ol ki oğul, yoksulu giydiresin. Bir yürek ol ki oğul, her zaman hak diyesin. Ayak olursan oğul, karınca ezmeyesin. Vakit kıymetli oğul. Sakın boş gezmeyesin.” Tarihimize baktığımız zaman; sıkıntılar yaşamışız ama her zaman dimdik durmuşuz. Çiğneyip ezilmemişiz. Başımız hep dik olmuş. Onurlu olmuşuz. “Bir insan güzel bir işe kalkıştığında Başaramazsın’ demek ona yapılabilecek en kötü uyarıdır.” Hep anlatırlar; 1800 yıllarının başlarında Almanya ile Fransa’nın sınırında bir nehir akar. Almanlar bahçeyi bostanı ekerlermiş. Fransızlar da o zaman biraz daha uyanık oldukları için, güçlü oldukları için; gece nehrin öbür tarafına geçerler, Almanların ektiği ne varsa bostan, her şeyi alır götürürlermiş. Osmanlı’nın da pek iyi olmadığı dönemde Almanlar bu işi çözse çözse Osmanlı çözer der ve dedelerimize mektup yazar. Cevap yazarlar bizimkiler; “Şuan bizim içinde bulunduğumuz sıkıntılardan dolayı size asker gönderme şansımız yok. Ama biz size iki çuval yeniçeri askeri kıyafeti gönderiyoruz. Bu yeniçerili askerlerin kıyafetlerini siz askerlerinize giydirin. Birkaç gün yarımşar saat nehrin kıyısında bir gezip gitsinler, dursunlar. Merak etmeyin.” İki çuval yeniçeri askeri kıyafeti gelir. Almanlar bizim dedelerimizin dediğini yaparlar. Kendi askerlerine yeniçeri kıyafeti giydirirler. Birkaç gün yarımşar saat askerler sağdan soldan gidip geldikten sonra bir daha Fransızlar nehrin bu tarafına geçmezler. Ve şuan bu yeniçeri kıyafetleri müzede sergileniyor. Bakın dik durmanın, dik olmanın, onurlu olmanın kazanımları.
Evet mutsuzluğun kökeninde depresif bir ruh halinin bulunduğunu belirtiyor uzmanlar. Siz siz olun hayatta yaşanacak, mutlu olacak çok şey olduğunun farkına varıp, mutluluğun yolunun yapabileceğiniz küçük değişikliklerden geçtiğini unutmayın. Dünyanın dört bir yanında yapılan bilimsel araştırmalar; mutluluğun formülünü bulmaya çalışıyor. Son yıllarda mutluluk, yaşama sevinci ve pozitif olma konularına sıkça eğilen bilim adamları, ortaya hayatı güzelleştirecek öneriler çıkardı. İşte o öneriler... Yardımsever olun Psikoloji alanında yapılan araştırmalara göre kendiniz için değil de, başka insanlar için para harcamak, size kendinizi daha iyi hissettirecek. Bağış yaparak ve başkalarına para vererek mutluluğu yakalayabilirsiniz. Gülümseyin Gülümsemek ve mutluymuş gibi davranmak, gerçekten üzgün olduğunuzda kendinizi daha iyi hissetmenize neden oluyor. Birçok araştırmaya göre; sadece gülümseme hareketi bile, insanların kendilerini daha mutlu hissetmelerine sebep oluyor. Bol bol şükredin Her gece sizi mutlu eden üç iyi şeyi aklınızdan geçirin. Çok önemli şeyler olması gerekmez. Sizi mutlu eden çok basit şeyler de olabilir. Bunu yapanlar diğerlerinden daha mutlu olmaktadır. Yeni bir şey deneyin Hayatlarındaki rutini değiştiren, yeni deneyimler yaşayan, ,maceraya atılan insanların diğerlerinden daha mutlu olduğu yapılan araştırmalarla kanıtlandı. Tüm bu yapılanların, yeni şeyler denemenin beyin dalgalarını uyardığı belirlendi. Hedef belirleyin Kendisine uzun veya kısa vadeli hedef koyanlar diğerlerine göre daha mutlu oluyor. Çünkü bir amaç için çalışmak olumlu duyguları harekete geçiriyor. Tarafsız olun Sizin gibi düşünmeyenler de olduğunu kabul edin. Mutlu olmak için tarafsız olmak, inatla kendi bakış açınızı savunmaktan vazgeçin. Hem enerjiniz size kalacak hem de mutlu olacaksınız. İnançlı olun Yapılan çalışmalara göre; inançlı insanlar, olmayanlara göre hayatlarından çok daha memnun ve daha mutlu. Doç. Bruce Headey'in, Melbourne Üniversitesi'nde yaptığı 25 yılık araştırmanın sonucunda; inançlı insanların, kariyer endişesinden kaçındıkları ve duygusal açıdan daha istikrarlı oldukları ortaya çıktı. En az 6 saat uyuyun İngiltere'de yapılan bir çalışma; günde en az 6 saat 15 dakika kesintisiz uyumanın, insanları mutlu ettiğini gözler önüne serdi. 10 iyi arkadaş edinin Nottingham Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma; en az 10 iyi arkadaşa sahip olduğunu söyleyen yetişkinlerin, beş veya daha az yakın arkadaşa sahip olanlardan daha mutlu olduğunu ortaya koydu. Romantizm önemli İlişkilerin, mutluluk üzerinde olumlu etkisi var. Cornell Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre; ilişkisi olan insanlar; olmayanlara göre daha mutlu. İşe yakın oturun İş yerine 20 dakika mesafede oturan kişilerin, daha mutlu olduğu iddia ediliyor. Uzmanlar, her gün ev ve iş arasında uzun zaman harcamanın fiziksel ve ruhsal açıdan insanları olumsuz etkilediğini belirtiyor.
Dünyaca ünlü yazar ve konuşmacı İngiliz Paul Rigby, bilimsel araştırmalara göre mutluluğun beş sırrı olduğunu ifade ederek, "Eğer uygulanırsa ve gerçekten istenirse mutlu bir hayat sürmek çok kolay" ünlü konuşmacı İngiliz Paul Rigby, mutluluğun sırrı ve çalışma hayatında mutlu olmanın yollarıyla ilgili yapılan bilimsel çalışmanın sonuçları hakkında Doğan Haber Ajansı'ndan Aynur Tattersall'ın sorularını yanıtladı."MUTLULUĞU SEÇİN"Yapılan uluslararası son araştırmaların Türkiye'de çalışma ortamında mutluluk seviyesinin yüzde 7 olduğunu gösterdiğini söyleyen Rigby, istenirse mutluluğu yakalamanın hiç de zor olmadığını ifade etti. Harvard profesörü Shawn Achor'un mutluluk bilimi ve insan potansiyeli üzerine kişinin katılımıyla yaptığı ve yüzlerce bilimsel araştırmanın sonuçlarından yola çıkarak hazırlanan araştırmanın sonuçlarına dikkati çeken Rigby, bu çalışmadan yola çıkarak hazırlanan Turuncu Kurbağa Spark workshop ile Türkiye'de geniş kitlelere ulaşıyor. Türkiye'de iş dünyası profesyonelleriyle buluşarak mutlu olmanın yollarını anlatan Rigby, istendiği zaman mutluluğun kolayca elde edebileceğine dikkati çekerek, "Mutluluk bir seçimdir. Önce mutlu olmayı seçerek işe başlamalıyız" diyor."VERİMLİLİK İÇİN ÖNCE MUTLULUK. İŞE BAĞLILIK MUTLULUK GETİRİR"Rigby, geniş çevrelerce kabul edilen Çok çalış, başarılı ol, mutlu ol denkleminin aslında tam tersinin geçerli olduğunu, mutlu oldukça insan beynin performansın arttığını ve daha verimli olduğunu ifade ediyor. Bunu kanıtlayan bulguları bir araya getirerek "Mutluluk Avantajdır" The Happiness Advantage adlı kitabının öğretileriyle şekillendirdiği Turuncu Kurbağa Spark workshop ile bunu dünyada büyük kitlelere yayan Rigby, Olumsuzluklarla çevrili olduğumuz dünyamızda başarılı ve mutlu olmak için olumlu olanı bulup çıkarmalıyız. İşe bağlılık mutluluk getirir. İnsanlar yaratıcı oldukça, daha verimli çalışır ve daha iyi sonuçlar alır" diye Rigby'e göre mutlu olmanın 5 yolu...ŞÜKREDİNŞükran ve minnet duygularının mutluluk üzerinde pozitif etkisinin bilimsel olarak kanıtlandığını söyleyen Rigby, her gün hayatımızda olan güzellikler için şükretmeyi unutmamız gerektiğini ifade DÜZENLİ EGZERSİZ YAPINRigby, düzenli egzersizin önemine dikkati çekerek, spor yapmanın insana mutluluk hissi veren endorfin mutluluk hormonu salgıladığını ve mutluluğun en önemli anahtarlarından birinin her gün düzenli spor yapmak olduğunu söylüyor. Rigby bunun için sadece 30 dakikalık tempolu bir yürüyüşün bile yeterli olduğunu YAPINHer gün düzenli olarak meditasyon yapmanın mutluluk üzerinde büyük öneme sahip olduğunu hatırlatan Rigby, nasıl arabanın zaman zaman servise ihtiyacı oluyorsa insan zihninin de dinlenmeye ve sessizliğe ihtiyacı olduğunu söyleyerek, beyin faaliyetlerinin, her gün 10 dakikalık meditasyonla, endişe ve kaygı odaklı sağ beyinden mutluluk, heyecan ve keyif odaklı sol beyin tarafına geçebileceğine işaret ediyor ve düzenli meditasyonun mutluluğun vazgeçilmezi olduğunu GÜZELLİKLERİ DEFTERE YAZINHer gün yaşanan gün içinde gerçekleşen pozitif olayları fiziki olarak deftere yazmanın insan psikolojisi üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu söyleyen Rigby, bilgisayarda değil kalemle deftere günlük şeklinde not almanın mutluluk üzerinde büyük rol oynadığını ifade ediyor. Rigby, kişinin yazarak hayatındaki güzellikleri daha net görüp algılayabileceğini ve pozitifi algılayıp seçmeye başlayınca hayatın tamamen değişmeye başladığını OLARAK HERGÜN BİRİSİNE İYİLİK YAPIN"Başkalarının mutluluğu sizin mutluluğunuzdur" diyen Rigby, Sosyal bir varlık olduğumuzu benimsemek ve yardımseverlik bilincini kazanabilmek için her gün düzenli olarak iyilik yapmayı öneriyor. Bunların çok büyük iyilikler olması gerekmediğini hatırlatan Rigby, yolda ağır bir çanta taşıyan bir yaşlıya yardım etmek, ya da bizi mutlu eden bir olay karşısında karşımızdakine yürekten teşekkür etmek gibi küçük şeylerin bile çok büyük öneme sahip olduğunu söylüyor."MUTLULUK AVANTAJI REKABET AVANTAJINDAN ÖNDE"Rigby'nin son yıllarda mutluluk üzerine Türkiye'de gerçekleştirdiği çalışmaların büyük ilgi gördüğüne dikkati çeken Meander Yönetim Danışmanlığı kurucu üyesi Ozkan Zere, temel amacın bugününü yönetirken geleceği yaratan liderler yaratmak olduğunu söylüyor. "Lider kim" sorusuna; "Lider hepimiz aslında organizasyonda tepelere bakmamak lazım" diyen Zere, herkesin lider olduğunu ve gerçek anlamda yaratılmak istenenin pozitif liderlik olduğunu iddia ediyor. Mutluluk avantajının rekabet avantajından daha ileride olduğunu hatırlatan Zere, "şirketlerde konu yatırımın getirisi ama biz mutluluğun getirisi diyoruz. Siz önce insanların mutlu olmasını sağlarsanız ondan sonra başarı ve finansal sonuçlar gelecek. Bunu her yöneticinin hatırlaması gerekiyor" diyor. - Tattersalllondra
AvivaSA olarak yakaladıkları başarının sırrının “Mutlu çalışan = Mutlu müşteri” yaklaşımları olduğunu belirten AvivaSA İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Burak Yüzgül, “Biz sadece poliçe satmıyoruz. Yaptığımız iş çok değerli ve anlamlı. İnsanların hayatlarına dokunan, onları ve ailelerini uzun vadede koruyan, hep hayatlarında olduğumuz bir iş yapıyoruz” diyor. 300 yıllık sigorta şirketi Aviva ile Sabancı Holding ortaklığında kurulan; ana faaliyet alanı bireysel emeklilik ve hayat sigortaları olan sigorta şirketi AvivaSA, bugün aşkın kişiye istihdam sağlıyor. AvivaSA İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Burak Yüzgül, “18 yaşından 90 yaşına kadar her insana dokunabileceğimiz harika ve anlamlı ürünlere sahibiz. Hiçbir ürün ya da hizmet bu kadar uzun soluklu değil. Bizim işimizin en güzel tarafı da bu. Bir insana dokunarak, onun ve tüm sevdiklerinin hayatı ve geleceği ile ilgili belirsizlik korkusunu yok ediyoruz. Bu kapsamda, gelecek projelerimizde, hem müşteri hem de çalışanlarımıza dokunan insan ve kültür odaklı projelere devam edeceğiz” diyor. Burak Yüzgül ile AvivaSA’nın İK çalışmalarını konuştuk. Yapılanmanız hakkında bilgi alabilir miyiz? 520 kişisi genel müdürlük, 850 kişisi bölge ofislerimiz ve banka şubelerinde olmak üzere, 1300’ü aşkın çalışana istihdam sağlıyoruz. Çalışanlarımızın yüzde 78’i Y kuşağından oluşuyor. Şirketimizin kadın çalışan oranı yüzde 65 oranında bulunuyor. AvivaSA olarak, ülkemizin en gelişmiş kanal yapısı ile en yaygın satış ağı ve danışmanlık gücüne sahibiz. Tüm Türkiye’ye yayılmış 388 adet acentemiz var. Sahip olduğumuz tüm kaynak ve yetkinliklerimizle toplam 2 milyonu aşkın müşterimize hizmet veriyoruz. Firmanızda İK departmanı hangi süreçleri yönetiyor? İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcılığı, çalışan deneyiminin işveren bilinirliğinden başlayarak, çalışma hayatı ve sonrasında yer alan tüm temas noktalarını yönetiyor. İşe alım, yetenek kazanımı ve yönetimi, kariyer yönetimi, liderlik gelişimi, eğitim ve gelişim faaliyetleri, işveren markası konumlandırma, iç iletişim ve kurum kültürü stratejileri, çalışma ilişkileri, ücret, toplam ödül ve kazanç yönetimini ana faaliyet başlıklarımız olarak tanımlayabilirim. Sektörünüze özel adayları seçerken hangi niteliklere önem veriyorsunuz? İşe alım kararını verirken, adaylarımızın ilgili pozisyonda başarılı ve mutlu olmasını sağlayacak özelliklerini iyi analiz etmek ve hem onları hem de pozisyonun yöneticisini doğru yönlendirebilmek bizim için çok önemli. Adayların sahip oldukları nitelikleri, ilgi alanları, teknik ve mesleki bilgi düzeylerini, iş tanımında belirtilen yeterliliklerin aday ile uyumunun değerlendirilmesi sonucunda, o pozisyona en uygun adayı ailemize katıyoruz. Din, ırk, cinsiyet, yaş, medeni durum, milliyet ve cinsel tercih gibi unsurlar işe alım kararında, kararlarımızı etkilemiyor. Bir pozisyon için yapılan değerlendirmeler sonucunda tüm yönleri ile aynı derecede uygun olan iki adayımız var ise; toplumsal sorumluluğa katkı yapabilmek amacıyla kadın olan adaya öncelik vermeye özen gösteriyoruz. Ayrıca, AvivaSA’nın gelecek hedefleri çerçevesinde ağırlıklı olarak, yeni nesil yetenekler olarak tanımladığınız yetkinliklere önem veriyoruz. Gelecek yıllarda dijitalleşen dünya ile birlikte arayışlarımız bu yönde artacak. Çalışanlarınıza yönelik motivasyon uygulamalarınızı anlatır mısınız? Bir şirketi adından söz ettirip, çekici hale getiren, iyi bir işveren konumuna taşıyıp, başarılı kılan sahip olduğu insan kaynağı, değerleri ve kültürüdür. AvivaSA olarak 2017 yılını, insana ve kültüre yatırım yılı ilan etmiştik. İş yapış şeklimizden, genel merkezimizin ve ofislerimizin fiziki ortamına kadar, tüm süreçlerimizde ciddi dönüşümler gerçekleştirdiğimiz kültürel dönüşüm programımıza, “1-0 Fark At” ismini vermiştik. Üst yönetim ekibinin rol model olacağı, yönetici ve çalışan davranışlarının yeni kültür ile uyumlu hale geleceği, çalışanları ilgilendiren tüm İK politikalarının yeniden gözden geçirileceği, şirket sistem ve süreçleri ile yönetişim anlamında yeni deneyimler kazanılacak bir yolculuktu bu. Temel hedefimiz, tamamen müşteri odaklı, sade, net, işbirliği içinde çalışan ve ilham veren liderlerin olduğu bir kurum olma yolunda, sürdürülebilir bir şekilde ilerlemekti. Bu hedef doğrultusunda öncelikle, 1-0 Fark At mottosu ve belirlenen önceliklerle ilgili toplantılar organize ettik. Program kapsamında workshoplar, takım çalışmasını teşvik eden yarışmalar ve kurumsal sosyal sorumluluk etkinliklerinin de olduğu, 5 farklı kültür kampı düzenledik. Bu kamplarda, kültürün ve önceliklerin çalışanlar için ne ifade ettiği, ilham veren liderin özellikleri, strateji ve proje planlarının nasıl hayata geçirileceği konuları üzerine çalışıldı ve aksiyonlar alındı. Organizasyonun daha etkin ve verimli çalışmasını sağlayacak değişikliklere ve yönetim yapısında daha hızlı karar alınmasına imkan sağlayacak bir çalışma modeline geçildi. Bu program sayesinde, çalışan bağlılığı oranında, bir önceki seneye göre yüzde 20’lere varan iyileşmeleri başardık. Hiyerarşiyi kaldırdık. Kimsenin odasının olmadığı açık ofislerde, serbest kıyafet ve esnek çalışma saatleri ile çalışıyoruz. Eğlenmeyi ve sosyalleşmeyi çok seven bir şirketiz. Çalışan bağlılığı çalışmaları kapsamında çeşitli happy hour etkinlikleri, yaz partisi, yılbaşı partisi, sağlık sohbetleri, ofiste diyetisyen uygulaması, sosyal sorumluluk faaliyetleri gibi birçok aktivite organize ediyoruz. Çalışanlarımızın kurup, yöneticiliğini yaptığı sosyal kulübümüz Bi’Happy, yıl içerisinde, dalıştan yemek kurslarına kadar birçok etkinlik düzenliyor. Tüm bu çalışmalarımızla, şirket içi eğitim ve gelişim konularında dünyanın en prestijli danışmanlık şirketlerinden “Brandon Hall Excellence”in, dünya çapında İK uygulamalarını değerlendirdiği “Brandon Hall HCM Excellence Awards” yarışmasında bronz madalyaya layık görüldük. Seçtiğimiz ve girdiğimiz yolun doğruluğunu bize bir kez daha gösteren önemli bir motivasyon kaynağı oldu bizim için bu ödül. Gelecek dönemdeki projeleriniz arasında neler var? Açıkçası, tüm iklim ve kültür değişimi sürecinde ve işimizde şu ana kadar yakaladığımız başarının sırrı, “Mutlu çalışan = Mutlu müşteri” yaklaşımımızdır. Biz sadece poliçe satmıyoruz. Yaptığımız iş çok değerli ve anlamlı. İnsanların hayatlarına dokunan, onları ve ailelerini uzun vadede koruyan, hep hayatlarında olduğumuz bir iş yapıyoruz. 18 yaşından 90 yaşına kadar her insana dokunabileceğimiz harika ve anlamlı ürünlere sahibiz. Hiçbir ürün ya da hizmet bu kadar uzun soluklu değil. Bizim işimizin en güzel tarafı da bu. Bir insana dokunarak, onun ve tüm sevdiklerinin hayatı ve geleceği ile ilgili belirsizlik korkusunu yok ediyoruz. Bu kapsamda, gelecek projelerimizde, hem müşteri hem de çalışanlarımıza dokunan insan ve kültür odaklı projelere devam edeceğiz. Öncelikle süreçlerimizi daha da sadeleştireceğiz. Görev ve sorumluluk alanlarını daha da netleştirerek; her seviyede işbirliğini geliştireceğiz. Tüm bu süreçte belki de en önemli görev liderlerimize düşüyor. Tüm liderlerimizin sıra dışı özelliklerini geliştirmelerini çok önemsiyoruz. Çünkü AvivaSA çalışanlarının, kendilerine ilham veren, enerjik, cesur ve yenilikçi liderlere ihtiyaç duyduğunu biliyoruz. İlham veren, vizyoner, planlı ve yenilikçi liderlik çok daha önemli olacak artık. Çalışanlarımız, birlikte başarmayı, birlikte eğlenmeyi, birlikte kazanmayı seviyor ve AvivaSA’da çalışırken keyif alıyor. Gelecek dönem adaylarımızın ve çalışanlarımızın AvivaSA ile yaşadığı deneyimi mükemmele yakın hale getirmek önceliklerimizden biri olacak. Bununla beraber dijital dönüşüme devam ediyor, çalışanlarımızın birçok İnsan Kaynakları hizmetine mobil telefonlarından ulaşabilmeleri için başlattığımız projelerimize devam ediyoruz.
Hastalığın olmaması sağlık değildir. Şu şekilde sağlıklı oluruz Mutluluk ve başarı formülümüzü tersine çevirmeliyiz. Son üç yılda, ekonomik bunalımın ortasındaki 45 ülkeye gittim, oralardaki okullar ve şirketlerle çalıştım. Ve şunu gördüm, birçok şirket ve okul bir başarı formülü uyguluyor, o da şu Daha çok çalışırsam, daha başarılı olurum. Ve daha başarılı olursam, daha mutlu olurum. Bu ebeveynlik tarzlarımızı, yönetim tarzlarımızı, davranışımızı motive etme şeklimizi destekliyor. Ve sorun şu ki, bu iki nedenden dolayı bilimsel olarak eksik ve geriye dönük. Öncelikle, beyniniz ne zaman başarılı olsa, başarının görünüş şeklini değiştiriyorsunuz. İyi notlar aldınız, şimdiyse daha iyi notlar almalısınız, iyi bir okula gittiniz ve şimdi daha iyi bir okula gidiyorsunuz, iyi bir işiniz vardı, şimdi daha iyisini bulmalısınız, şatış hedefinizi tutturdunuz, satış hedefinizi değiştireceğiz. Ve eğer mutluluk başarının karşısında ise, beyniniz oraya ulaşamaz. Toplum olarak yaptığımız şey mutluluğu kavramsal bir ufka doğru itmek. İşte bu yüzden başarılı olmamız gerektiğini, böylece mutlu olacağımızı düşünüyoruz. Ama sorun şu ki beynimiz bunun tersi şekilde işliyor. Günümüzde birinin pozitiflik seviyesini yükselttiğinizde, beyinleri şu an mutluluk avantajı dediğimiz şeyi tecrübe eder, beyniniz pozitif durumdayken negatif, nötr ya da stresli olduğu zamankinden çok daha iyi çalışır. Kavrama yetiniz gelişir, yaratıcılığınız gelişir, enerji seviyeniz yükselir. Aslında, bulgularımıza göre her bir ticari ürün gelişim gösteriyor. Pozitif olan beyniniz negatif, nötr ya da stresli olana oranla yüzde 31 daha üretkendir. Satışlarınızda yüzde 37 daha başarılı olursunuz. Doktorlar negatif, nötr ya da stresli olmak yerine pozitifken doğru teşhis koymada yüzde 19 daha hızı ve isabetli oluyorlar. Bu da formülü tersine çevirebileceğimiz anlamına geliyor. Eğer günümüzde pozitif olmanın bir yolunu bulabilirsek, beynimiz çok daha başarılı bir şekilde çalışır ve daha fazla, daha hızlı ve daha akıllıca çalışabiliriz. Beynimizin gerçek kapasitesini görmeye başlamak için yapabilmemiz gereken şey bu formülü tersine çevirmek. Çünkü pozitif olduğunuzda sisteminizde salgılanan dopaminin iki işlevi var. Bu sizi daha mutlu etmekle kalmıyor, aynı zamanda dünyaya farklı bir şekilde adapte olmanızı sağlayan beyninizdeki öğrenme merkezlerini harekete geçiriyor. Bulgularımıza göre daha pozitif olabilmek için beyninizi eğitmenin yolları var. Art arda 21 gün boyunca yapılan iki dakikalık bir süre içinde beyninizin gerçekten daha iyimser ve daha başarılı bir şekilde çalışmasını sağlayabiliyoruz. Bu şeyleri çalıştığım her bir şirketteki araştırmalarda yaptık, art arda 21 gün boyunca minnettar oldukları üç şeyi yazmalarını istedik, her gün yeni üç şey. Ve bunun sonunda, beyinleri dünyayı negatif yerine pozitif bir şekilde görmelerini sağlayan bir yöntem geliştiriyor. Geçen 24 saat boyunca başınıza gelen bir tane pozitif olayı kayda geçirmek beyninizin onu tekrar yaşamasını sağlıyor. Alıştırma beyninize davranış sorunlarını öğretiyor. Bulduğumuza göre, meditasyon beyninizin aynı anda birden fazla iş yapmaya çalışarak yarattığımız kültürel dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğunun üstesinden gelmesini ve el altındaki işe odaklanmamızı sağlıyor. Ve sonunda, rastgele yapılan nezaketler bilinçli nezaketlerdir. İnsanlara, gelen kutularını açtıklarında, sosyal destek ağlarındaki birine teşekkür ya da iltifat eden bir pozitif eposta yazdırıyoruz. Ve bu aktiviteleri yaparak ve beynimizi vücutlarımızı çalıştırdığımız gibi çalıştırarak, mutluluk ve başarı formülünü tersine çevirebileceğimizi keşfettik, ve bunu yaparak, iyimserlik dalgaları yaratmakla kalmıyoruz, aynı zamanda gerçek bir devrim yaratıyoruz. Shawn Achor’un “Daha İyi Çalışmanın Mutlu Sırrı” konuşmasından… Konuşmanın tamamına aşağıdaki video’dan ulaşabilirsiniz.
daha iyi çalışmanın mutlu sırrı