Dimyat’a kalp kazanmaya giderken evdeki arabadan olduk. Uzaklara boş boş bakarak yürürsün serin sokaklarda. Kafanda hep aynı cümle, “Çok bir şey istemiyorum ki, tek bir güzel haber duymak istiyorum”. Kız seni görmez, araban da bulunmaz, havalar da kararır; “birden güneşe ne oldu” derdine düşersin.
Jenna MySpace blogunda hayatıyla ilgili her şeyi yazıyor.Ofis. Burada yıldız, REDBOOK için poz vermenin nasıl bir şey olduğunu anlatıyor. 'Filmlerde bir dergi kapağı için poz vermek hızlı ve eğlenceli görünüyor: Bir fotoğrafçı' Çok güzel görünüyorsun! 'Diye bağırıyor. rock müziği çırpınırken.
hep bir şeyler kaçırıyormuş gibi hissetmek. şükela: tümü | bugün. / 3 ». her daim parmaklarının arasından kum taneleri kayıyormuş gibi hissetmektir. insanoğlu çoğu zaman düşünür, ara sıra da hayat alternatiflerini düşünür. bilmediği bi' yerlerde bilmediği bir hayatı kaçırıyormuş gibi hisseder. sanki ütopik
Yahudi/Hristiyan karması bir yaşama biçimini İslam zannetmek. Bu İslam'dır diye toplumun her kesimine farklı farklı dayatılan, Yahudi/Hristiyan karması bir yaşantıyı, Müslümanlık diye benimseyip, Müslümanım demek. Gerçek İslam'dan habersiz olmak.
741892f69b 2021-03-26 tarihinde Leyla Ile Mecnun - Burak Aksak yayınladı. Leyla Ile Mecnun - Burak Aksak flipbook versiyonunu okuyun. AnyFlip'te 101-150 sayfasını indirin.
Girişkendeğilim tamamen pasif durumdayım, kalabalık ortamlara giremem. Günlerim hep aynı, boş ve sürekli müzik dinlemekle geçer. Moral ve destekten tamamen yoksunum. Her şeyi kendimde stres, sorun yaparım. Her zaman kendim için olumsuz şeyler düşünürüm ve kendimi işe yaramaz olarak görürüm. İnsanlardan sürekli kaçarım.
KAT9. 1 Yaklaşık 2-3 senedir her daim kafamda olan bir problem. Sorunumu çözemedim. Sorunu detaylıca açıklamak gerekirse şu 11. sınıfım ve üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Herhangi bir sınav öncesi o ders ile ilgili ne kadar konu çalışsam da ne kadar soru çözsem de o konuyla ilgili eksiğim olmadığını düşünüyorum ama aynı zamanda sanki hiçbir şey bilmiyor gibi hissediyorum. Denemelerde soruyu çözerken bildiğimi unutuyorum stress yapıyorum ama bu stressi yenemiyorum. Çözüm öneriniz var ise seve seve okurum. Teşekkür ediyorum.
çalışıyorum ve verimli de çalışıyorum bence ama sanki hep bilmediğim bir şeyler kalmış gibi hissediyorum . mesela atıyorum biyoloji çalışıyorsam bütün youtube kanallarını izlemek istiyorum " ya bilmediğim bir şey anlatılıyorsa ve kaçırıyorsam " diye .ya da işte çalıştığım konudan yanlışım çıkmıyorsa " bu kaynakta çıkmadı ama başka kaynakta çıkar belki " diye düşünüyorum . yani hiçbir zaman tamamen konuyu biliyorum diyemiyorum . hep eksik bir şeyler kalıyor sanki . bunu nasıl aşabilirim , aynı durumu yaşayan var mı ? çıkmış soruları ve motivasyonun artar Hocam bir konuyu bilmek zaten piyasadaki bütün kaynakları bütün soruları yanlışsız çözmek zaten eksik yerleri anlıyorsun ki zaten sende bilirsin az çok hangi konularda eksik üzerine git eğer için rahat etmezse tekrar bakarsın çok fazla zaman kaybetmeden. Aynı durum hocam. Kelime kelimesine. Geceleri uykudan uyanıyorum bu yüzden. haklı olabilirsiniz bunu deneyeceğim haklısınız zaten eksiğim çıkınca hemen soru çözüyorum ama yanlışımın çıkmadığı konularda da içim rahat değil . bir türlü bildiğime ikna olamıyorum . kendime güvenemiyorum sanırım . maalesef ben de öyleyim , aşabiliriz inşallah Olur hocam öyle sınava doğru hele sanki her şeyi unutmuş gibi olur. Deneme çözüp yanlışlarına dönersen bu sorun ortadan denemeyi kontrol edip kenara atiyordum hatayı yapma. Sayfaya Git Sayfa
Siz de yaşınız ilerledikçe yılların sular seller gibi akıp geçtiğini hissedenlerden misiniz? Bunun bir sebebi var. Kaynak 1 2 3 4 1. Yapılacaklar listeniz o kadar çok birikiyor ki aklınızı sürekli meşgul ediyor ve ister istemez zaman yetmezliğinden ertelemek zorunda kalıyorsunuz. Bu ay bütün sorumluluklarınızı bitireceğinizi düşünürken diğer ay gelip çatıyor, zaman yine uçup gitmiş gibi hissediyorsunuz. 2. Geçtiğiniz pazar gününün, hatta ondan önceki pazarın da ne çabuk geçtiğini düşünüyorsunuz. Gelecek pazar gününün de hızla geleceğini biliyorsunuz. 3. Çocukken akrabaların ne kadar büyüdüğünüzü söylemelerini garipserken şimdi siz aynısını çocuklar için söylüyorsunuz. Akrabanızın bebeği sanki birkaç ay içinde bambaşka bir çocuk oluvermiştir, oysa aradan sandığınızdan daha fazla vakit geçmiştir. 4. İçinde bulunduğunuz yaşa henüz tam anlamıyla alışamamışken kendinizi yeni yaşınıza girerken buluyorsunuz. “Demek 25 oldum.” derken bir bakmışsınız ki 26. yaşınızı doldurmak üzeresinizdir. 5. Bir yıl önce ölen ünlü birinin ölüm yıldönümü geldiğinde “O kadar olmuş mu yaa!” diye tepkiler veriyorsunuz. Birkaç ay olmuş gibi geliyordur ancak aradan koca bir sene geçmiştir. 6. Peki, bütün bunların nedenleri nelerdir? Zaman geçsin, gün bitsin ama hayat bitmesin diye düşünüyorsunuz. Çünkü bir şeyleri unutmak ya da bir şeylere ulaşmak amacındasınız. Böyle bir hayata devam ettiğiniz sürece yıllar sonra zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacak olmanız çok doğal. 7. Çocukluk yıllarının dolu dolu hatırlanmasının nedeni, o yıllarda her yaşadığınız olayın bir ilk deneyim olmasındandır. Beyniniz ilk kez karşılaştığı olayları daha akılda kalacak şekilde kaydeder. Yetişkinlik döneminizde deneyimleriniz azaldıkça benzer olayları hatırlanmaya değer bulmuyorsunuz. Şöyle geriye dönüp baktığınızda çocukluk yıllarındaki anılar ağır basıyor, yetişkinlik dönemindekiler detaylı ve baskın bir şekilde hatırlanmadığı için zaman hızla geçiyormuş gibi hissediyorsunuz. 8. Bunun çözümü ise rutinliği elden geldiğince azaltmak ve sürekli yeni deneyimler yaşamak olacaktır. Bu rutinliğe sebep olan şey aslında toplumsal sistemdir. Aklınız fazlasıyla doludur; bir yandan işiniz ya da okulunuz, aile hayatınız, gündemdeki olaylar, hobileriniz derken her şey bir döngüye girer ve sıra dışı şeyler yapmaya fırsat bulamaz olursunuz. 9. Yetişkinlik döneminde aslında zamanın bir an önce geçmesini de istersiniz. Finaller bitse de rahatlasam, şu okuldan mezun olsam da kurtulsam, askerlik bitse de artık bir işe başlasam, bir an önce terfi etsem derken tam da istediğiniz gibi zaman hızla geçiyordur. Bir yandan zamanın geçmesini isterken bir yandan da yılların geçmemesini istersiniz. İşte önemli olan da bu noktada. Amaçlarınız için zamanın geçmesini istiyorsunuz ancak ölüme yaklaşmamak için de zaman geçmesin istiyorsunuz. 10. Rutin yaşayan insan ile dolu dolu yaşayan insan arasındaki zaman farkı nedir? Rutin yaşayan insan gün içinde çok fazla sıkılır ve günün bitmediğinden şikayet eder. Dolu dolu yaşayan kişi ise o günkü yaşadıklarından keyif aldığı için gün onun için çok hızlı geçer. Fakat bu iki tip insanın son bir yılını ele aldığımızda işler tersine dönüyor ve durumun net sebebi ortaya çıkıyor. Rutin yaşayan kişi son bir yılına baktığında kayda değer bir şey yapmadığı için zaman çok hızlı geçmiş gibi gelirken, dolu dolu yaşayan kişi için o yıl daha uzun sürmüş gibi gelir. 11. Bu algılama’ sadece zaman için değil, fiziksel büyüklükler için de yaş ile beraber değişmektedir. Mesela; küçükken ilkokulunuzun bahçesi çok büyük gelirken, uzun yıllar sonra orayı gördüğünüzde sanki daha küçük gibi gelir. Bunun sebebi gayet nettir; şimdiki fiziksel büyüklüğünüzle oransal değişme o bahçeyi daha büyükmüş gibi algılamanıza neden olur. Çocukken zamanın daha yavaş, şimdi daha hızlı geçtiğini düşünme nedenlerinizden biri de budur. 7 yaşındayken yaşanan 1 yıl, hayatınızın 7’de 1’idir; 25 yaşındayken ise 25’te 1’idir. 1 yıl’ı algılama şeklimiz bu yüzden de değişiklik gösterir. 12. Bu hissi yaşamak istemiyorsanız yapmanız gereken daha minimalist yaşamaya çalışmak olacaktır. Gereksiz fazlalıkları atıp yerine değerli şeyleri koyduğunuzda ânı yaşamanın güzelliğini fark edeceksiniz. Eğer hafta sonu tatilinizin yavaş geçmesini istiyorsanız gününüzü evde televizyon karşısında geçirmeyin. Yeni şeyler deneyin. Pazar gecesi dönüp baktığınızda o iki günün eskisine göre uzun geldiğini göreceksiniz. Günümüzde haberler, espriler, olaylar, insanlar fast food gibi hızla tüketiliyor. Böyle olunca da haliyle biraz hazımsızlık yapıyor. Bir sözle noktalamak gerekirse; “Hayatının bir dakikasını boşa harcamaya cüret edebilen biri, hayatın değerini anlamamıştır.” / Charles Robert Darwin
Zaman hızlı geçiyor. Üstelik her şeyi çok hızlı değiştiriyor. Hepimizin, bu hızla akıp giden zamanda geriye döndüğümüzde o eski tadı vermeyen, çok özlediğimiz şeyler vardır. Onlardan bazılarını Sözlük yazarları yazmış. misafirlikte veya evde koltukta sızılmasının ardından, babanın kucağında yatağa taşınmak, şayet kucaktayken uyanılırsa uyuyo taklidi yapmak şarttır. sokakta gecenin bir körü oynanan saklambaçtır. sonrasında ise saklandığın yerde duyduğun en ufak bir çıtırtıyı doğaüstü varlıklar yaptı zannedip çılgınca eve doğru koşmanın da tadı ayrıdır. yarını düşünmeden uyuyabilmek. cuma akşamı geç yatarken çok çılgın bir şey yapıyormuş gibi hissetmek. birisine inanmak. çocukken hiç şüphe etmeden, herkese inanırdık oysa. domates yiyince, kırmızı olacaktı yanaklarımız. banyodan çıktıktan sonra annenin saçları tarayıp kurutması sırasında uykuya dalmaktır. sinek ilaçlama aracının arkasından koşup dumanında kaybolmak. pazar sabahları kendi kendine erkenden, henüz anneler kalkmamışken, kalkıp televizyonun karşısına geçip alfin başlamasını beklerken uykulu gözlerle trt'nin sağırlar için özel haber programını seyretmek.. akşam hava kararınca annemin balkona çıkıp bütün mahallenin duyacağı şekilde ismimi haykırması, "ama anneeeea biraz daha" şeklinde saat pazarlığı yapmak ve kir pas içinde eve gelip sofraya oturmak. bilgisayardan, internetten falan bihaber olup bütün gün sokaklarda koşturmak. anneyle babanın arasında uyumak 3 ay süren ve hiç bitmeyecekmiş gibi gelen yaz tatilleri. iyi birşey yaptığınızda taktir edilmesi.. şimdi ise "yapmak zorunda" olduğumuz için yapıyoruz, ne taktir var, ne içten bir teşekkür.. karne almak, sözlüye kalkmak, tenefüse çıkmak, adının tahtada konuşanlar listesine yazılması, sömestr tatili, kar tatili, andımız çocukluk aşkıyla balkondan balkona bakışmak..sokakta oynarken onun topunu hep senin oynadığın tarafa atması.. mahalleye gelen dönen zincir salıncak bilumum karton oyuncaklar. karton evler... karton adamlar, karton kadınlar ve onların giydirip çıkarılan karton giysileri. babaannenin dut ağaçlarının arasına kurduğu salıncakta saatlerce sallanmak. bayramlarda harçlık almak. özellikle artık kardeş,kuzen,yeğen kısmına harçlık vermeye başlayan, harçlık dağıtan kişi siz olunca daha bir koyuyor bünyeye.
İyilik yapıyormuş gibi görünmeyin iyilik yapın ve görünmeyin anlamı ile ilgili kompozisyon görünmeden yapılırsa çok daha anlamlı olur. Yani sağ elin verdiğini sol elimiz görmemelidir. Hani bazı kişiler iyilik yapıp da bunu sıkça dile getirirse o zaman yapılan iyiliğin pek bir anlamı kalmaz. Önemli olan iyilik yapmak ve onu için yapılan iyilikler hiçbir şey ifade etmemektedir. Böyle olunca dışarıdan bakıldığında sanki iyilik yapıyormuş gibi görünürüz. Oysa iyiliğin gizli olanı makbuldür. Mesela zorda kalmış birini o durumda kurtarmak adına iyilik yapabiliriz. Bunu asla dile getirmemeliyiz. O iyiliğin gizli kalması için unutmak daha doğru olur. Siz iyilik yapın, zaten yaradan her şeyi biliyor. Yaptığımız iyiliği kimselere ballandıra ballandıra anlatmaya gerek yoktur. Şayet böyle yapacaksak hiç iyilik yapmayalım daha iyi değil mi? O yüzden bir iyilik yapacak olduğumuzda onu yapıp ortadan kaybolmak, görünmemek en doğru olan olarak yaşadığımız müddetçe iyilik yapma durumu ile karşı karşıya kalacağız. Etrafımızda maddi ve manevi anlamda sıkıntıda olan kişiler olabilir. Yaralanmış, bakıma muhtaç bir canlı olabilir. Onların bu hali karşısında içimiz sızlar. Yüreğimiz el vermez. Yani onlara yardımcı olmak için bir şeyler yapmak isteriz. İşte buna iyilik denir. Ancak bir iyilik yapmakla, onu yaptıktan sonra görünmemek de son derece önemlidir. Her fırsatta ben şunu yaptım, böyle yaptım diyerek iyiliği dile getirdiğimizde ise çok büyük bir yanlış içinde olduğumuzu göstermiş oluruz.
her şeyi hızlı yapıyormuş gibi hissetmek