Rnrd. Sigara İçen Kafatası 1885 Ayçiçekleri serisinden bir resim Vazoda on iki ayçiçeği 1888 Arles Köprüsü 1888. Teras Kafe 1888 Yıldızlı Gece 1889 Dr. Gachet'nin Portresi 1890 Père Tanguy'in Portresi 1887 Kiraz ağacı 1888 Eski Değirmen 1888 Hasat Arles 1888 İrislerle Arles manzarası 1888 Rhônebarken 1888 Rhone Üzerine Yıldızlı bir Gece 1888 Joseph Roulin Postane müdürü 1888 Gece Kafesi 1888 Yale Selviler 1889 Selvilerle Mısır Tarlası 1889 Arles Manzarası Çiçeklenen meyve bahçeleri 1889 Dağlarda zeytin ağaçları 1889 Hastane'ye giriş Saint-Remy 1889 L'Arlesienne Madame Ginoux 1890 Tutuklular Çemberi 1890 Kargalarla Buğday Tarlası 1890 en sevdiklerimden biri
Hollandalı post-empresyonist ünlü ressam Vincent Willem van Gogh, 37 yıllık yaşamının sadece son 10 yılında resim 2000’e yakın yaptı. En ünlü resimlerini ise son 2 yılında yaptı. Bu ünlü resimlerden 5 tanesini ve her bir resmin hikayesini özetledik. Bu yazılarımızı da okumanızı öneriyoruz Vincent Van Gogh’un Kaleminden Hayatına Dair 21 Mektup Van Gogh’un Eserleri ve Hayatı 1. Arles’deki Yatak Odası Bedroom In Arles, 1889 Van Gogh yatak odasını resmeden neredeyse birbiriyle aynı üç farklı resim yaptı. Van Gogh için bu resim, farklı renklerle mutlak sükuneti tanımlıyordu. Şu anda Amsterdam Müzesi’nde bulunan ilk resim, Ekim 1888’de yapıldı ve Van Gogh hastanedeyken meydana gelen bir sel sırasında hasar gördü. Ekim 1888, Tuval Üzerine Yağlıboya, 72 x 90 cm, Van Gogh Müzesi, Amsterdam Neredeyse bir yıl kadar sonra Van Gogh bu resmin iki kopyasını daha yaptı. Bunlardan birincisi, ilkiyle aynı boyda ve şu anda Chicago’daki Art Institute’da bulunuyor. Eylül 1889, Tuval Üzerine Yağlıboya, 72 x 90 cm, Art of Institute, Chicago Annesi ve kız kardeşi için yaptığı resim ise daha küçük boyda ve şu anda Paris’te Musée d’Orsay’da bulunuyor. Eylül sonu 1889, Tuval Üzerine Yağlıboya, x cm., Musée d’Orsay, Paris, Fransa Bu versiyonlarda, zemin kaplamasının, duvar dokularının, sehpanın üzerindekilerin, duvarda asılı portrelerin değiştiğini görüyoruz. Zemin renginin değişimi, ilerlemiş ruhsal bunalımının göstergesi olarak sayılabilir. En son yaptığı versiyonda, duvardaki portrelere kendini ve kız kardeşini yerleştirir. Van Gogh Müzesi’nde bu yatak odası ilk versiyona uygun olarak yeniden dekore edilmiş, bu fotoğrafa bakabilirsiniz. Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde yer alan Van Gogh’un resmettiği yatak odasının kopyası 2. Yıldızlı Gece The Starry Night, 1889 Yıldızlı Gece, 1889, Tuval Üzerine Yağlıboya, 74 x 92 cm, Modern Sanatlar Müzesi, New York, Amerika Birleşik Devletleri Yıldızlı Gece muhtemelen Van Gogh’un en ünlü ve üzerine en fazla tartışma yapılan resmidir. Van Gogh’un boyaları kullanmadaki özgün tekniği ve kendine has fırça darbeleri ile hemen fark edilen bu resim pek çok şiire, romana konu olmasının yanı sıra Don McLean’in ünlü şarkısına da ilham kaynağı olmuştur. Van Gogh, Yıldızlı Gece resmini Saint-Remy’deki akıl hastanesinde yatarken ve sıkça gelen nöbetler yüzünden akıl sağlığının çok da düzenli olmadığı bir zamanda yaptı, odasının camından güneşin doğuşunu izlemiş ve çok etkilenmişti. Bu konuda, Van Gogh’un bu resmi gerçeğine bakarak değil, yalnızca hayal gücünü kullanarak yaptığını söyleyen görüşler de mevcut. Bir görüşe göre, Ay’ın ve Venüs’ün görünmesini, kardeşine yazdığı mektupları göz önüne alarak, araştırmacılar 25 Mayıs 1889’da saat gökyüzünün bu görünümde olduğunu belirlemiş ve Van Gogh’un bu tabloyu güneşin doğuşunu izleyerek yaptığını öne sürmüşlerdir. Bu eser, Van Gogh’un yıldızları resmettiği ilk tablosudur. Diğeri ise Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece, 1888 3. Cafe Terrace At Night, 1888 Café Terrace at Night, 1888, Tuval Üzerine Yağlıboya, x cm, Kröller-Müller Müzesi, Otterlo, Hollanda Van Gogh bu resmi yapmaya, bu kafeyi gece gördüğünde karar vermiş. Renklerinden çok etkilendiği için, resmi gözünün gördüğü şekilde, az ışık altında gece yapmaya karar vermiş. Van Gogh mektubunda bu resimden şöyle bahsediyor Van Gogh Cafe, Arles, Fransa “Yıldızlı bir akşamda o kafenin dışarıdan görünüşü, en az yıldızlar kadar parlak. Tabloyu karanlıkta gördüğüm renklerle resmedeceğim. Kafenin sarısı benim gördüğüm sarı olmayabilir, hatta yerdeki taşların rengi başka bile olabilir… Şu bir gerçek ki, gece ışığında yeşil yerine mavi görebilirim, lilayı mor seçebilirim. Ama beyaz ışıktan, mum ışığına geçtiğin zaman en zengin sarıları ve turuncuları yakalayabiliyorsun.” 4. Ayçiçekleri Sunflowers, 12 Sunflowers In A Vase, 1888 Ayçiçekleri, Van Gogh’un dünya çapında en popüler olan eserlerindendir. Van Gogh’un ilk yaptığı seride, olgunlaşmış kesik ayçiçeklerinin bir zemin üzerinde resmedildiği görülür. Ayçiçekleri İkinci seride ise, vazoda farklı sayılardan oluşan ayçiçekleri görüyoruz. Ayçiçekleri Gauguin’in kendisini ziyaret edeceğini öğrenen Van Gogh, onu etkilemek ve onun kalacağı odayı dekore etmek amacıyla ayçiçeği resimleri yapmaya karar verir. Bu ayçiçeği denemelerini Gauguin çok beğenir. Ancak, aralarındaki ilişki yaşadıkları bir tartışma sonucu Van Gogh’un sinir krizi geçirip kulağını kesmesi ve ardından akıl hastanesine kaldırılmasıyla son bulacaktır. Gauguin’i etkilemenin yanında, bu resimler sayesinde Van Gogh ayçiçeklerini kendi sembolü haline getirmiştir tıpkı Monet’in nilüferleri gibi. Vazodaki ayçiçeklerinin üçüncüsü 1888’de yapıldı ve şu anda Londra’da National Gallery’de. Sonuncusu ise 1889’da yapıldı ve Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde. Vazonun üzerinde ressamın “Vincent” şeklinde imzasını görebilirsiniz. İmza ilk versiyonda vazoun alt kısmında, son versiyonda ise üst kısmında. Henüz açmamış, olgun ve solmak üzere olan farklı ayçiçeklerini tek bir vazoda resmettiği için Van Gogh’un bu resmiyle yaşamın gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi farklı evrelerini sembolize ettiği de düşünülür. 5. Sargılı Kulaklı Otoportre Self Portrait With Bandaged Ear, 1889 Sargılı Kulaklı Otoportre, 1889. Tuval Üzerine Yağlıboya. 60 x 49 cm. Courtauld Institute, Londra Van Gogh ile Gauguin arasında yaşanan ve Van Gogh’un kulağını kesip bir fahişeye hediye etmesiyle sonuçlanan olayın 2 hafta sonrasında yapılmış bu resim. Ressam bu otoportreyi, yaşadıklarından sonra tamamen değişmiş olan imajının bir yansıması olarak ortaya çıkarmıştır. Hastaneden çıkmasının ardından normale döndüğünü ve kendi kendine idare edebildiğini içten içe ispatlamaya çalışmaktadır. Akıl hastanesine kapatılmasının gerekli olmadığını doktorlarına göstermeye çalışmaktadır. Resimde arka planda boş bir tuval ve canlı renkleri ile dikkat çeken bir Japon baskısı vardır. Van Gogh Fuji Dağı ve iki geyşayı gösteren bu baskıyı Sato Toriyako’nun eserinden almıştır. Orijinal eseri kendi tablosuna yerleştirirken bir miktar değişiklik yapmıştır. Arka plandaki boş tuval ile canlı Japon baskısı bir karşıtlık yaratmaktadır. Belki de bu ressamın hayranlık duyduğu Uzak Doğu sanatı ile kendininkini karşılaştırmasının göstergesidir. Bu yazıyı derlerken, çok faydalı kaynaklar keşfettik. Hepsinin listesini aşağıda bulabilir ve vaktiniz olduğunda göz atabilirsiniz.
Vincent Van Gogh, bir papazın oğlu olarak 1853 yılında Hollanda’nın güneyinde bir köyde dünya’ya geldi. yazgısı en trajik sanatçılarından biri olan Van Gogh, içinde sürekli bunaltılar yaşar ve hiçbir işe yaramadığına olan inancı, bir şeyler yapma, bir çıkış bulma isteğidir bunaltılarının nedeni. Acı çeker, mutsuzdur, huzursuzdur ve yalnızdır ama resimleriyle neşe ve sevinç uyandırmak istemiş, acıları sevince, hüzünleri neşeye ve yalnızlığı birlikteliğe döndürmeye çalışmıştır. İnsanların yalnızlık, hüzün ve acı içindeki hallerinden etkilenip bunları da resimlerinde yansıtmıştır. Acı çekenlere ilgi duymuştur; içinde yaşadığı dünyada kendisini uyumsuz hisseden bütün melankolikler gibi. Mutsuz olması yalnızlığındandır. Hiçbir zaman hiçbir şeyi başaramayacağına olan inancı, kendisinden kuşku duyması, trajik yazgısı, yaşamına son vermesidir onu melankolik yapan. Dünyada kendisini alçalmış, sevgilerden uzaklaşmış görmüştür Van Gogh. Yararsızlığının kendi elinde olmadığını, yazgının çizdiği olaylar dizisi sonucu bir kafese tıkıldığını, bir şeyler yapmak istediğini ama bunun yolunu bulamadığını yazar Theo’ya mektuplarında. Daha sonra yapacağı işi bulmuş ve kendini tamamıyla ona adamıştır büyük bir coşkuyla. “Acı duymak gülmekten iyidir, zira acı insanın yüreğini arıtır. İnsanları diri diri gömercesine kilitleyip çevrelerinde duvarlar örenin ne olduğu bilinmez ama yine de bir takım duvarların, tel örgülerin, demir parmaklıkların varlığı hissedilir. Bütün bunlar bir kuruntu, bir hayal midir? Sanmıyorum. Ve insan kendi kendine sorar; Tanrım bu uzun süreli mi, temelli ve herkes için geçerli olan bir ebediyet midir?” İlk dönem karakalem çalışmalarında maden işçilerini, köylüleri ele almış, patates yığınları, dokuma tezgahı gibi konuları işlemiş bir yandan da kasvetli gökler ve koyu renklerle iç karartıcı manzaralar resmetmiştir. Patates Yiyenler tablosu bu kasvetli ve iç karartıcı dönemini simgeler Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam. 1885 tarihli resimde iç mekanda günlük yaşam konu edinilmiştir. İşçiler kendi ektikleri patatesleri paylaşarak yerken gösterilmişlerdir. Tek ışık kaynağı yukarıdan sarkan bir lambadır. Lambanın ışığı patatesleri aydınlatır. Resmin genelinde aynı renk ve tonlar hakimdir. Yeşilin ve kahverenginin koyu tonları. Patatesin tozlu rengini elde etmeye çalışıyordu. Bütün resme hakim olan renk yabani patates rengiydi. Resmin kasvetli ve karanlık görünümü ve insanların yüzleri, yoksulluğu melankolik bir atmosfer yaratıyor. Bu tür insanları gözlemleyen Van Gogh da yoksulluğun ne demek olduğunu biliyordu Bu dönemlerde kardeşine yazdığı bir mektupta ” Böyle devam ederse hedefime varamayacağım. Bu kadar uzun zaman aç kalmasaydım bünyem daha kuvvetli olurdu. Fakat her seferinde daha az çalışmak ya da aç kalmak şıklarından birini seçmem gerektiğinde ben hep aç kalmayı tercih ettim. Bir insan buna nasıl dayanabilir? Açlığın etkisini resimlerimde öylesine görebiliyorum ki geleceğim için kaygılanıyorum”. 1882 tarihli Hüzün adlı taşbaskısında oturan çıplak bir kadın tasvir edilmiştir Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam. Kadının başı dizine doğru eğilmiştir ve kolları arasında kalmıştır. Koyu renk uzun saçları çıplak sırtından aşağıya dökülmektedir. Saçlar ten rengiyle kontrast oluşturur. Figürün dış hatları belirginleştirilmiştir. Kolları arasında kalan yüzü görülmez ama büyük ihtimalle ağlamaktadır ya da üzgün bir ifade içindedir. Tek başına bırakılmış, çaresiz bir durumu vardır. Kederleriyle birlikte yapayalnızdır, itilmiştir. Kederin dokunaklı bir ifadesine tanık oluyoruz. Buradaki kadın Van Gogh’un birlikte yaşadığı alkolik, gebe ve fahişe Sien’dir. Bu resmin bir de karakalemle yapılmış deseni vardır. Van Gogh’un 1890 yılında Sonsuzluğun Eşiğinde – 1890- adlı resminde de yine kederler içindeki bir insanın tasviri vardır Rijksmuseum Kröller Muller, Otterlo . Resimde sandalye üzerinde oturan mavi pantolon ve gömlekli yaşlı bir adamın derin acısı yansıtılmıştır. Yaşlı adam yumruk yaptığı elleriyle yüzünü kapamış, dirseklerini bacaklarının üzerine dayamış ve öne doğru eğilmiştir. Gözleri ve yüzü görünmüyor ama o da ağlamaklı ve yıkılmış bir durumdadır. Yine aynı yıl yaptığı Doktor Gachet’in Portresi -1890- adlı resimde de masaya dirseğini dayamış oturan bir adam görülür Musee du Jeu de Pavme,Paris. Beyaz kasketli figürün yumruğu yanağında be başını destekler. Düşünceli ve kederli görünümlü Doktor Gachet’in kendisine sinirli olduğu kadar hasta göründüğünü de belirtir Van Gogh. Figürün yüzünde melankoli, hüzün, çaresizlik ve umutsuzluk hakimdir. Bu hüzün resmin her yanına yayılır. Bütün renkler ve çizgiler bu melankolik atmosfere uyar. Figürün çizgileri kasvetli görünümü izler ve bu duygusal ruh halini açığa vurur. Üzerindeki lacivert ceket ve arka planın koyu mavi rengi ve yüzün solgunluğu ifadeyi güçlendirir. van Gogh resimde kendini yaşamdan koparıp alacak yolu arıyordu. Coşkusunu, içinde kopan fırtınaları, hüzünleri, aşırı hislerini portrelerine yansıtan ikinci bir ressam daha yoktur. Kendisiyle sürekli hesaplaşan, bir türlü emin olamayan, bir başkasının eline bakmaktan dolayı sürekli ezik ve hassas olan ama gittiği, inandığı yoldan vazgeçmeyen, çevresindekiler tarafından anlaşılamamış bir Van Gogh. Acılarıyla, mutsuzluğuyla, huzursuzluğuyla, arayışları, hırsı, coşkusu, sonsuz yalnızlığı, sevgiye açlığı, yoksulluğu, yaptığına duyduğu saygı, kısa yaşantısına sığdırdığı onca yapıtı, erkek kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplar, hastalığı, krizleri, bir tas çorba ile boya tüpü arasındaki seçimleri onu Van Gogh yapanlar. “Çoğu zaman 30 yaşında olduğuma inanamıyorum. Çok daha yaşlı hissediyorum kendimi. En çok beni tanıyanların çoğunun bana rante’ gözüyle baktıklarını düşündüğümde ve bazı şeyler değişmezse belki de haklı çıkacaklarına inandığımda içim kararıyor, sanki bu şimdiden gerçekleşmişçesine bir umutsuzluğa kapılıyorum” Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece -1888- adlı manzarasında yıldızlı gecenin tasviri göz kamaştırıcıdır. Işık saçan yıldızlar, kıyıdan denize vuran yapay ışıklar ve lacivertle mavi tonları resmin bütününe yayılır. Ön planda yürüyen bir çift görülür. Buradaki ve başka resimlerinde görülen çiftlerden erkek olanı kızıl saçlı olarak tasvir edilmiştir. Hayatı boyunca yalnız olan ressam gerçek hayatta asla bulamadığı eşini resimlerinde hep yanında çizmiştir. Figürler manzarada çok küçüktür ve yüzleri seyredene dönüktür. Bir mektubunda ” Gece manzaralarını ve gece ortamının özelliklerini, gecenin gerçek karanlığı içinde ve yerinde tuvale aktarma sorunu beni her taraftan kuşatmakta” diye yazmıştı. Gökyüzündeki yıldızlara gitmek için ölümün bir araç olduğunu belirtir. Ölümle ulaşılan yıldızların erişilir olabileceğini düşünüyordu. Gece karanlıktır, korkudur, ölümdür, uykudur, yalnızlıktır, hüzündür. Bulutlu Göğün Altındaki Buğday Tarlası -1890-resmi için “bunlar kasvetli gökyüzünün altında uzanan uçsuz bucaksız buğday tarlaları…derin kederi ve sonsuz yalnızlığı ifade etmekte zorlanmadım” diye yazar Theo’ya mektubunda. Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam. Ancak ona göre üzüntü ve üzgün yine de iyileştiricidir ve neşelidir. Resmin yarısından çoğunu kaplayan koyu mavi tonların hakim olduğu gökyüzü altında sarılar ve yeşiller beyazlarla ışıklandırılmış tarlalar uzanmaktadır. Önde birkaç küçük gelincik başı vardır. “Kanımca somurtkan yeşil renkler toprak rengi tonlarıyla iyi bir uyum içinde; bunda sağlıklı ve bu yüzden itici bulmadığım bir üzüntü havası var” bUĞDAY TARLASI VE KARGALAR Buğday Tarlası ve Kargalar da -1890-yine kasvetli ve karanlık bir gökyüzü tasviri vardır Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam. Van Gogh bu resimle de yine kederini ve aşırı yalnızlığını iletmeye çalışmıştır. Geniş tarladan üç ayrı yol ayrılır. Seyreden resmin köşesinde veya tarlada patikanın sonunun ve ufkun nerede olduğunun bilinmezliğiyle sarsılır. Geniş açık tarlaların normal perspektif kurgusu tersine dönmüştür. Çizgiler resmin önünde buluşmak için ufuktan kaçar. Vincent bu resmi yaparken önünde malzemeleriyle ufka doğru yükselen iki yolun böldüğü buğday tarlasının – üçüncü yol resmin sağ alt köşesinde kalmıştır- karşısında yere çökmüş ve önce sola sonra sağa iki kez ateş etmişti. Kara kuşlar ölümü çağrıştırır. Fırtınalı alçak gökyüzünde uçuşan kargalar ve gökyüzünde belirgin mor fırça vuruşları izleyende yalnızlık ve keder duygularını uyandırır. 29 temmuz 1890 da kendini vuran Van Gogh iki gün sonra ölmüştür. Ölümünden sonra üzerinde bulunan kardeşine yazdığı ama göndermediği mektupta ” kısaca sanat uğruna hayatımı tehlikeye atıyorum ve bu yüzden aklımın yarısını yitirdim” diye yazmıştır. VİNCENT VAN GOGH’UN RESİMLERİ VE ESERLERİNİ GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Hollandalı Post Empresyonist Ressam Vincent van Gogh 1853’de Nordbrabant’da doğdu. Bir papazın oğluydu. Değişken ve sıkıntılı bir çocuk olan Van Gogh, resme, ancak farklı nitelikte bir dizi deneyim ve başarısızlıktan sonra ilgi duydu. Öğrenimini tamamladıktan sonra bir süre Goupil Sanat Galerisi için Lahey, Londra ve Paris’te çalıştı, ama işinden kovuldu 1869-1876. Aşk alanında, yaşamı boyunca etkileneceği düş kırıklıklarından ilkini 1874’te tattı… biyografinin devamı Ayrıca, istanbul sanat evi güvencesi ile Vincent van Gogh eserlerinin kanvas baskılarını satın alabilirsiniz. Baskılarımız resim tuvali üzerine dijital baskı olarak hazırlanmakta ve derinlikli ahşap kasnağa gerili halde veya rulo halinde sunulmaktadır. Baskı ve kuruma işlemi bittikten sonra özel bir koruma katmanı sürülerek tablonun dış etkilere karşı dayanıklı olması sağlanmaktadır.
Hollandalı post-empresyonist ünlü ressam Vincent van Gogh 1853-1890, otuz yedi yıllık yaşamının sadece son on yılında resim yapmıştı. En ünlü resimleri arasından aynı temanın çizim ve yağlı boya örnekleri; Selvili Buğday Tarlası, 1889 Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda - The Metropolitan Museum of Art, New York, ABD Sarı Ev, 1888 Özel koleksiyon - Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda Yıldızlı Gece, 1889 Kunsthalle, Bremen, Almanya Kayıp - Museum of Modern Art, New York, ABD Selvi ile Yeşil Buğday Tarlası, 1889 The Morgan Library and Museum, New York, ABD - Národnígalerie v Praze, Prague, Çek Cumhuriyeti Saint-Rémy’den Manzara, 1889 Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda - Ny Carlsberg Glyptotek, Kopenhag, Danimarka Zuhaf, 1888 The Guggenheim Museums, New York, ABD - Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda Joseph Roulin'in Portresi, 1888-1889 J. Paul Getty Museum, Los Angeles, ABD - Kröller-Müller Museum, Otterlo, Hollanda Kafe Terasta Gece, 1888 Dallas Museum of Art, Dallas, ABD - Kröller-Müller Museum, Otterlo, Hollanda Père Tanguy’un Portresi, 1887 Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda - Musée Rodin, Paris, Fransa Üzgün Yaşlı Adam, 1890 Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda - Kröller-Müller Museum, Otterlo, Hollanda İki Selvi, 1889 Brooklyn Museum, New York, ABD - The Metropolitan Museum of Art, New York, ABD Oiran Keisai Eisen’den esinle, 1887 Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda - Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda Tohum Serpen Adam Millet’den esinle, 1888 Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda - Kröller-Müller Museum, Otterlo, Hollanda Tohum Serpen Adam Millet’den esinle, 1890 Van Gogh Museum, Amsterdam, Hollanda - Kröller-Müller Museum, Otterlo, Hollanda
van gogh kolay manzara eserleri