22haftalık gebeyim 40 yaşındayım. 2li taramam temiz çıktı. 4 lü tarama ultrason normal ama kan testi biraz yüksek çıktı. 22. Hafta detaylı ultrasonda ense kalınlığı 6.85 mm artmış dediler. Hiç ense kalınlığı yüksek çıkmamıştı bu haftaya kadar. Diğer herşey normal çıktı Riskli dedi doktorum Bende gecen sene aynen ense kalinligi 6.5 mmydi. Cvs yapildi sonucu temiz geldi. Ama o sirada bizde sadece ense kalinligi vardi. Hafta ilerledikce doktor cok agir kalp hastasi dedi. Dogar dogmaz ölür yaşasa da cok agir ameliayatlar gecirecek onlarin da basarili gecme ihtimali cok dusuk sonlandirin dedi. Sonlandirmadik. Doguma istanbula gittik. Zorunlu askerlik gerekli mi? projesini gerceklestirmek icin GAP cevresinde tarim yapiyoruz bahanesi ile paravan Turk sirketleri ile arazi alisi, ve kadinlarinin Antep de italyan hastanelerinde dogum yapip Turk vatandasligini cocuklarina kazandirmalari, diger tarafta bizi birbirimize dusurmek icin satinaldiklari generaller, bu generallerin Avrupanin en yuksek noktasi*mount elbrus*elbrus Avrupa nükleer araştırma konseyi*cern Avrupa parlementosunun bulundugu sehir*strasbourg Avrupa şampiyonu olmuş en ünlü boksör kimdir*cemal kamaci*cemal kamacı Avrupa topluluguna hangi yil avrupa birligi adi verildi*1991 Obstetri üniteleri obstetrisyen, anestezist, yenidoğan ve diğer dal uzmanlarının hazır bulunduğu merkezlerdir. Evde veya ebe katılımı ile doğum planlayan gebe travayda oluşabilecek sıkıntılar nedeni ile bu tür ünite veya servislere sevk edilebileceği ve bu sevkin belli bir süre alabileceği konusunda bilgilendirilmelidir. madeleinemccann. ingiltere ve portekiz'de hakkında endişeyle haber beklenen * küçük kız. - üç çocuklu kate ve gerry mccann çifti, tatile gittikleri algarve / portekiz'de 3 mayıs 2007 akşamı çocuklarını otel odalarında yatırıp restorana giderler; yemeklerine de her yarım saatte bir ara verip odayı kontrol ederler. wKFY. 1 cevap Merhaba; Ense cildinin kalın olması, ilk 3 ay içinde kalın NT, sonrasında NF olarak adlandırılan bir durumdur. Kalın ense cildi derisi, Down sendromu olduğu kadar başta kalp hastalıkları olmak üzere pek çok durum ile ilgilidir. Down sendromu için hiç bir ultrason bulgusu kesin tanı koydurucu değildir. Tarama testleri de kesin tanı koydurmaz. Bu nedenle emin olmak için amniyosentez yapılması gerekir. Kesin tanı koydurucu olmasa da NIPT testleri, yüksek oranda yaklaşım sağlar. Noninvaziv prenatal test konusunda detaylı bilgi almak için; adresini ziyaret etmenizi öneririm. Sağlıklı günler dilerim. 4 yıl önce cevapladı İlgili sorular GAZİANTEP'te, yeni doğum yapan eşi Güldane Yırtıcı'yı28 hastanede odasında dövüp, bıçakla yaralayan Ahmet Yırtıcı'nın 35, yargılanmasına başlandı. Savunmasında, yuvasını kurtarmak istediğini öne süren Yırtıcı, "İstediğim taktirde odada bulunan eşimin annesi Ayşe Değer'i, kız kardeşi Seda Güvercin'i ve eşimi de öldürebilirdim. Öldürmek istesem üçünü de öldürürdüm ama amacım öldürmek değildi'' dedi. Davanın görüldüğü asliye ceza mahkemesi, dosyayı, ağır ceza mahkemesine gönderdi. Olay, 25 Ağustos gecesi, Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Mücahitler Ek Binası'nda meydana geldi. 3'üncü çocuğuna hamile olan Güldane Yırtıcı, doğumdan 6 ay önce 8 yıllık eşi Ahmet Yırtıcı'yı kendisine şiddet uyguladığı gerekçesi ile terk edip, babasının evine yerleşti. Olay günü bir erkek bebek dünyaya getiren Güldane Yırtıcı'yı, hastaneye ziyarete gelen Ahmet Yırtıcı, hasta yatağındaki eşini dövüp, bıçakla kolundan ve yüzünden yaraladı. İhbar üzerine gelen polis ekipleri tarafından gözatlına alınan koca, sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Ahmet Yırtıcı'nın Gaziantep 11'inci Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki yargılanmasına bugün başlandı. Tutuklu sanık Ahmet Yırtıcı'nın hazır bulunduğu duruşmaya Gaziantep Barosu, Trabzon Barosu, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü avukatları ile bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer ile CHP Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan katıldı. 'BIÇAĞI KALBİME SAPLMAYA ÇALIŞTI' Duruşmada ifade veren Güldane Yırtıcı, olay sırasında eşinin bıçağı dik şekilde tutup, kalbine saplamaya çalıştığını ifade ederek, "Eşim belinden bıçağı çıkarınca çok korktum. Yataktaydım ve yeni doğum yaptığım için hareket edemiyordum. Bıçağı kalbime saplamaya çalıştı. Ablam olmasa ölmüştüm. Ben de o sırada iki ellimi çapraz şekilde yüzüme tutarak, kendimi savunmaya çalıştım. Bıçağı eliyle dik şekilde tutuyordu, kalbime saplayıp beni öldürmeye çalıştı'' dedi. 'SENİ BABANIN EVİNE KEFENLE GÖNDERİRİM' Güldane Yırtıcı, eşinin gece yarısı hastane odasına gelip, taburcu olunca evine dönmesini istediğini ancak kendisinin bu teklifi kabul etmediğini anlatarak şunları söyledi ''Boşanma aşamasında olmama rağmen eşimi çağırdık. Gelsin çocuğunu görsün istedik. Hiç geleceğini tahmin etmiyordum ama geldi. Bana eve gelip gelmeyeceğimi sordu. Ben de gelmeyeceğimi söyledim. Bana 'aklını başına al evine dön' dedi. Hamileyken beni öldürmeye çalışan insanla bir daha birlikte yaşamak istemedim. Odaya girdiğinde tehditler etti. Bana 'senin canını Allah almayacak ben alacağım' dedi. Hastaneden çıkar çıkmaz evine döneceksin, benim yuvamı yıkamazsın dedi. Seni babanın evine kefenle gönderirim dedi'.' 'AMACIM ÖLDÜRMEK DEĞİLDİ' Ahmet Yırtıcı ise amacının öldürmek olmadığını, eşini korkutmak için yanına bıçak aldığını savunarak, ''Beni tahrik ettiler. Eşim bana başkası ile evleneceğini söyledi. Ben yuvamı kurtarmak için yanına gittim. Bana 'seninle bir daha birleşmeyeceğiz, eve dönmem' diyerek, ters konuştu. İstediğim taktirde odada bulunan eşimin annesi Ayşe Değer'i, kız kardeşi Seda Güvercin'i ve eşimi de öldürebilirdim. Öldürmek istesem üçünü de öldürürdüm ama amacım öldürmek değildi'' dedi. 'EŞİMİ İKNA ETMEK İÇİN GİTTİM' Sanık Ahmet Yırtıcı, hastaneye eşi ile barışmak ve onu ikna etmek için gittiğini söyleyerek, ''Ben yuvamı kurtarmak istedim. Hastaneye eşimi ikna etmek onunla barışmak için gittim. Eşim bana 'bir daha seninle birleşmem çocukların artık başkalarına baba diyecekler' dedi"' şeklinde konuştu. 'İKNA ETMEYE BIÇAKLA MI GİTTİN?' Tutuklu sanık Ahmet Yırtıcı, mahkeme başkanın, "Eşin ile barışmaya bıçakla mı gittin?" sorusu üzerine, eşinin ailesinin hastane odasında kalabalık olacaklarını düşündüğünü, o yüzden yanına bıçak aldığını söyledi. Yırtıcı, ''Sinirden ne yaptığımı bilemedim. Eşim bıçağı tutmaya çalışınca vücudunun farklı yerlerine geldi. Bıçağı kaç defa salladığımı bilmiyorum. Ben tartışma esnasında tehdit etmedim'' dedi. 'BEBEĞİ ALIP DIŞARI KAÇTIM' Olayın olduğu sırada hastane odasında bulunan Güldane Yırtıcı'nın annesi Ayşe Değer ise, olay sırasında çok korktuğunu ve kızının öldüğünü düşündüğünü söyledi. Ayşe Değer, bıçağı çıkarınca çocuğu odadan alıp, dışarı kaçtığını ve yardım istediğini anlatarak, ''Ben bir anneyim, bir annenin önünde evladına neden böyle yaptılar? Bana zaten 'kızını öldürürüm' diyordu. 'Kızının kefenini ben hazırlayacağım' diye tehdit etti. İki ay oldu olay olalı, o an, hala her gece gözümün önüne geliyor '' şeklinde konuştu. 'SÜREKLİ ÖLÜMLE TEHDİT ETTİ' Güldane Yırtıcı'nın ablası Seda Güvercin de, sanığın, odaya girdiğinde kardeşini ölümle tehdit ettiğini, barışma konusunda ısrar ettiğini ifade etti. Abla Güvercin, ''Odaya girer girmez, kardeşime, 'hastaneden çıkınca evine geleceksin' dedi. Sürekli öldürmekle tehdit ediyordu. Ben o sırada kötü bir şey olmasın diye yatağın diğer ucuna geçip, oturdum. Sonra bir anda belinden bıçağı çıkardı, ben o sırada elini tuttum ve boğuşma yaşandı. Elini tutmasam bıçağı kardeşimin kalbine saplayacaktı'' dedi. Mahkeme heyeti, Ahmet Yırtıcı'nın tutukluluk halinin devamına ve davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesine karar verdi. Cezaevinden çıktıktan sonra Tarım Müdürlüğünün destekleri ile sera kuran Veysel Mısır, sebze ve meyve yetiştirerek yaşamını sürdürüyor. Veysel Mısır 60 yaşında. Eski bir hükümlü. Uzun yıllar cezaevinde kaldı. Erzurum Palandöken İlçesi Şehitler Laz Komu Mahallesi’nde ikamet ediyor. Veysel Mısır hüküm giydiği tarihler içerisinde annesini, akrabalarını yakınlarını kaybetti. Cezaevinden çıktıktan sonra doğduğu topraklara Şehitler Mahallesine gelerek burada yaşamaya başladı. Mahallede tanıyan çok olmadığı için ilk zamanlarda güçlükler yaşadı. Şehitler Mahallesinde kendine ait bir ev olmadığı için Palandöken Kaymakamlığı kendisine konteyner tahsis etti. Erzurum Palandöken Kaymakamlığı ve Palandöken Tarım İlçe Müdürlüğü ekipleri köye gittiklerinde Veysel Mısır ile karşılaştı. Veysel Mısır’a Palandöken Kaymakamlığı ve Palandöken İlçe Tarım Müdürlüğü olarak bin adet çilek fidesi verdi. Çileklerin ekimi yapılması için gerekli olan Malç verildi. Gerekli yardımı alan Veysel Mısır, kendine ait arazide 500 metrekarelik alanında fasulye ekimi, mısır ekimi, çilek ekimine başladı. Palandöken İlçe Tarım Müdürlüğüne bağlı teknikerler olsun, işçi personel olsun, Mayıs ve Haziran aylarında köye giderek gereken yardımı yaparak toprağı ekilir hale getirdiler. Veysel Mısır’la birlikte çilek malalarının hazırlanması, fasulye fidelerinin dikimi, sulanması, gübrelenmesini ortaklaşa yaptılar. Bahar ayının gelmesiyle birlikte fasulyeler ve çilekler gerekli olgunluğa gelerek satışa sunulmaya hazırlandı. Cezasını bitirip köye geldiğinde kimsesi olmayan Veysel Mısır önceleri Vakıflardan yardım alarak geçimini sağlayan bir vatandaş iken şimdi kendi tarlasını ekip biçen, kimseden yardım almadan kendi geçimini sağlayan sade bir vatandaş duruma geldi. Palandöken İlçe Tarım Müdürü Metin Yiğit, “Erzurum Palandöken İlçesi Şehitler Mahallesinde bulunuyoruz. Bulunduğumuz mahallede Veysel Mısır adında 60 yaşlarında bir vatandaşımız uzun yıllar ceza evinde yattıktan sonra cezasını tamamlayarak tahliye olur, şu anda ikamet ettiği köyüne gelerek yerleşir ve kendi hayatını yaşamaya başlar. Ceza evinde uzun yıllar kaldığı için bulunduğu köyde yakın akrabaları yok, yaşlanmış, yapacak bir işi de olmadığı için Palandöken Kaymakamlığı Sosyal Yardım aracılığı ile Veysel Mısır’a barınması, yemesi içmesi için gereken yardımlar yapılır. Palandöken Tarım İlçe Müdürlüğü ekipleri sürekli sahada oldukları için köye gittiklerinde Veysel Mısır isimli vatandaşla tanışma imkanı bulurlar. Kendisi ile sohbet edildi, neler yaşadığı, nasıl bir hayat hikayesi olduğunu öğrendik. Tarım İlçe Müdürlüğü olarak ne gibi yardımda bulunalım diye fikir alışverişinde bulunduk. Sahada çalışan ekiplerimiz büyük bir emek vererek gereken yardımı yaptılar. Veysel Mısır için bir tarla ayarlandı ve onu işler hale getirdik. Vatandaşa bin adet frigo çileği verdik. Malç naylonu temin ettik. Bu bölgeye ait 500 metrekarelik alanda Hınıs fasulyesi dikimini yaptık. Önceleri vakıftan yardım alarak geçimini sağlayan bir vatandaştan kendi ektikleri ile üretim yapan vatandaş haline geldi. Topladığı fasulye, çilek, mısırları satarak kendi geçimini sağlıyor. Veysel Mısır ilk geldiğinde sakat durumda olan, hayata küsmüş durumda iken şimdi sağlıklı ve huzurlu bir yaşam süren sade vatandaş haline geldi. Biz de mutluyuz ki hayata küsen bir vatandaşımızı böyle bir hayata döndürdük. Rakımdan dolayı ekilen çileğin rengi ve tat oranı farklıdır” dedi. Eski Hükümlü Veysel Mısır ise, “Uzun yıllar cezaevinde tutuklu olarak kaldım. Yıllar önce terk etmek zorunda kaldığım köyüme geldiğimde her şeyimiz bitmişti. Ahırım yıkılmıştı. Evim yıkılmıştı. Beni duyan Kaymakamlık sağ olsunlar bana çok yardımcı oldular. Köyüme geldim, hayata tekrar yeniden başladım bahçemi ektim, ahırımı yaptım, bana ev verdiler. Yıllar önce rahatsızdım, köyüme gelip kendimi işe verince huzurum arttı, kendime geldim. Eğer yapansan Toprak Anne sana bakar. Kafam rahat, huzurum var. Ne diyeyim sözde görüyorsunuz ki yapılanlar ortada. Bende tekrar hayata kaldığım yerden devam etmeye çalışıyorum. Toprak anne bizlere ekmek veriyor daha ne isteyeyim” diye konuştu. Hayata tekrar başlayan, hayatta kendinden başka kimsesi olmayan Veysel Mısır, hiçbir zaman hayata küsmedi. Mısır, “Bir gün hayatın ve güneşin bana da doğacağını biliyordum ve o hayatı köyümde buldum. En azından beni besleyen bir toprak annem var, o da bana yeter” diye konuştu. Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm Erzurum haberleri, bu bölümde editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Erzurum Haberleri alanında yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen ajanslardır. Çin'in Doğu Türkistan'da yüzlerce yeni toplama kampı inşa ettiği ortaya çıktı Yorumlar Mustafa Bag • Son güncelleme 25/09/2020 euronews_icons_loading Uydu görüntüleri yardımıyla yeri tespit edilen Doğu Türkistan'daki bazı toplama kampları - © ASPIÇin'e bağlı Doğu Türkistan'da uluslararası toplumun tepkisini çeken toplama kamplarının ve gizli gözaltı merkezlerinin sayısının daha da arttığı ortaya çıktı. Pekin yönetimi, söz konusu kamplarda kalan Uygur ve diğer Müslüman Türk azınlıkların "eğitimden" geçtikten sonra serbest bırakıldıklarını ve topluma daha iyi adapte olduklarını iddia merkezli düşünce kuruluşu ASPI'nin Australian Strategic Policy Institute yayımladığı son araştırma, Pekin yönetiminin yüksek güvenlikli, hapishaneyi andıran tesisleri inşa etmeye devam ettiğini ortaya bağlı Uluslararası Siber Politika Merkezi araştırmacıları, Doğu Türkistan'daki 380 gözaltı merkezinin yerini belirlemek ve analiz etmek için uydu görüntüleri 2017'den bu yana Doğu Türkistan genelinde 400 civarında toplama kampının inşa edildiğini nispeten düşük güvenlikli tesisler ile yüksek güvenlikli hapishaneyi andıran kampları görüntülerinden elde edilen son araştırma, bir öncekine göre onlarca yeni tesissin varlığını ortaya Nathan Ruser, yaptığı açıklamada, "Uydu görüntüleri 60 kampta inşaat faaliyetlerinin sürdüğünü ve en az 14 kampın da daha yapım aşamasında olduğunu gösterdi." "Veri tabanındaki kanıtlar, Çinli yetkililerin, tutukluların toplama kamplardan mezun olduklarına ilişkin iddialarına rağmen, 2019 ve 2020'de yeni gözaltı tesislerinin inşasına yapılan önemli yatırımların devam ettiğini gösteriyor. Uydu görüntülerinden elde ettiğimiz kanıtlar en az 60 kampta inşaat olduğunu ve en az 14 yeni tesis inşaatının varlığını gözler önüne seriyor." ifadelerini kampları fabrikalara yakın yerlerde inşa ediliyorGece görüntülerinden yararlanıldığını belirten ASPI araştırmacıları, şehirlerin dışında inşa edilen bu yapıların gece boyunca aydınlık olduğunu göre, tesislerin birçoğu sanayi bölgelerine yakın. Bu, toplama kamplarındaki mahkumların zorunlu çalıştırıldıklarına dair raporları da kanıtlar yayınlanan raporda şu ifadeler yer alıyor"Toplama kampları genellikle fabrika kompleksleriyle aynı yerde bulunuyor. Bu durum, Doğu Türkistan'daki keyfi gözaltılar ile zorunlu çalıştırma arasındaki girift ilişkiyi gösteriyor."Uzun zaman boyunca toplama kamplarının varlığını inkar eden Çin yönetimi, daha sonra bu tesislerin 'yeniden eğitim' ve 'mesleki eğitim' merkezleri olarak faaliyet gösterdiğini iddia etmişti. Çin Komünist Partisi yönetimi, bu kamplarda potansiyel teröristlerin ıslah edilerek toplumun üretken birer üyesine dönüştürüldüğünü öne kamplardan kurtulmayı başaranlar, kurbanların aile üyeleri ve gizli tanık beyanları, söz konusu kamplarda keyfi gözaltıların, siyasi asimilasyonun, insan hakları ihlallerinin, tecavüzlerin ve zorunlu çalıştırmaların yaşandığını dile kampları çeşitli kategorilerdeTesisleri kategorilere ayıran ASPI, düşük güvenlikli bazı kampların kapatılmasına paralel cezaevi tarzındaki üçüncü ve dördüncü kademe tesislerin önemli ölçüde yeni inşaat ve genişletme sürecinden geçtiğini güvenlikli olan tesisler birinci seviye olarak önce okul binası olarak kullanılan yerleşkelerin basit bir düzenlemeyle kampa dönüştürüldüğü ifade edilirken ÇKP'li rehberler eşliğinde yabancı gazetecilerin ve yabancı heyetlerin bu tesisleri ziyaret etmelerine izin verildiği dile görüntüleri, birinci ve ikinci seviyedeki kampların bir kısmının kapandığını yüksek beton duvarları, geniş dikenli telleri ve gözetleme kuleleriyle 3'üncü ve 4'üncü seviye kampların tam anlamıyla bölge halkının gözaltına alınmasına yönelik tasarlandığını kaydederken söz konusu yapıların ağırlıklı olarak hücre blokları halinde inşa edildiğini dile araştırması, 2020 yılında Doğu Türkistan'da hala yapım aşamasında olan 14 tesisin çoğunun hapishane olduğunu ve yakın zamanda inşaat faaliyetleri yürütülen 61 tesisin yarısının da yüksek güvenlikli toplama kampları olduğunu ortaya bağımsız kuruluşlara göre, Çin yönetimi Doğu Türkistan'da 3 milyon civarında kişiyi bu toplama kamplarında zorla alıkoyuyor. Çin Dışişleri Bakanlığı Rapor dezenformasyon ve iftiraDiğer yandan Çin, ASPI'nin iddialarını reddetti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin tarafından yapılan açıklamada Çin'in "sözde toplama kampları" işletmediği raporu "tam anlamıyla dezenformasyon ve iftira" olarak tanımlarken, hiçbir akademik güvenilirliğinin bulunmadığını iddia etti. Türkiye tepki gösterdi, Yunan Savunma Bakanlığı Meis'te görüntülenen askerlerin Rodos'tan nöbet değişimi için sevk edildiğini duyurdu. Amerikan New York Times gazetesi ise, Yunanistan ve Türkiye'yi ayırmak için eskiden olsa ABD'nin devreye gireceğini ancak şimdi durumun farklı olduğunu yazdı Türkiye'nin tartışmalı sulardaki keşifleri henüz yasal kırmızı çizgiyi geçmedi! • 31 Ağustos 2020 - 1646 • Son Güncelleme 31 Ağustos 2020 - 16 • 31 Ağustos 2020 - 1646 • Son Güncelleme 31 Ağustos 2020 - 1646130 Ağustos törenlerinde verilen mesajlarla ödü kopan Yunanistan'da, gazetelerin manşetleri yine Türkiye. Medya, önümüzdeki bir ayın çok kritik olduğunu yazıyor. 2Eylül ayında toplanacak AB zirvesine kadar kritik bir ayın beklendiğini belirten To Vima gazetesi, Ankara'dan son iki günde eşi benzeri görülmemiş savaş tehditlerinin yükseldiğini ileri kumar ve Erdoğan zamanla oynuyor' başlığıyla bir analiz yayımlayan To Vima gazetesi ise, Türkiye'nin Trump'ın iktidardaki son aylarından ve AB'nin konuya tek bir siyasi çizgi çekememesinden yararlanmak istediği, kayıtsız şartsız Yunanistan'ı diyaloğa sürüklemeye çalıştığı bir analizde Yunanistan'ın silah programlarını acilen güncellemesi gerektiği, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve diğer müttefiklerle geliştirilen ilişkilerin askeri alanda yeni fırsatlar yaratabileceği gazetesindeki bir başka haberde Türk-Yunan ilişkilerinin 1974-2019 arasında üç kez büyük krizden geçtiğini belirtiyor. Bunların en kısası 30 Ocak 1996 tarihindeki Kardak kayalıkları kriziydi ve 24 saat içinde sona 1987'deki gerilim dört gün boyunca devam etti. Temmuz 1976'da araştırma gemisi Sismik'le başlayan kriz ise 18 günde bitti. Gazete, Doğu Akdeniz'deki mevcut gerilimin son 46 yıldaki en uzun kriz olduğunu Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ise, Girit'te kıta sahanlığını 12 mile çıkarma açıklamasının ardından yine skandal cümleler kurdu. Dendias, Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle deniz yetki sınırlarını belirleyecek bir anlaşma imzalayacaklarını Kaş'ın hemen karşısında yer alan ve Yunan ana karasına 580 kilometre uzaklıkta bulunan Meis Adası'nı silahlandırdığı yönündeki haberlere, Ankara çok sert tepki gösterdi. Yunan Savunma Bakanlığı ise, bugün bir açıklama yaparak adanın silahlandırılmadığını, Meis'teki muhafız gücünün nöbet değişiminin yapıldığını yapılan açıklamada, "Bu nöbet değişimi Rodos adası üzerinden yapılan alışılagelmiş bir durumdur. Nöbet değişimi Rodos ile Meis arasında yapılan gemi seferleriyle gerçekleştirilmektedir" denildi. Meis'te çekilen fotoğraflardan birinde bir grup Yunan askeri normal sefer yapan feribotlardan çıkarken, bir başka karede ise bir grup asker aynı feribota binerken Akdeniz'deki kriz ABD medyasının da gündeminde. Amerikan The New York Times gazetesi, başyazısında 'Almanya'yı dinleme ve bir adım geriye atma vakti' diyerek Akdeniz'deki gerilimin dindirilmesi gerektiği yorumunu yeni bir Taht Oyunu var' başlıklı yazıda, dünya genelinde yaşanan birçok sorun henüz çözüm beklerken iki NATO üyesi Yunanistan ve Türkiye'nin 'yeni ve tehlikeli bir krizi ateşlediğini ve hem yakın hem de uzak birçok ülkeyi de krizin içine çektiğini "Bu taht oyununda, aklıselim davranılması için arabuluculuk etme nüfuzu olan tek ülke Almanya gibi Akdeniz'deki krizin her iki ülkenin zengin gaz rezervleri üzerindeki hak iddiası ve enerji tartışmalarından kaynaklandığını hatırlatan gazetenin başyazısında şu ifadeler var "Yunanistan ile Türkiye arasındaki kavgalar yeni değil. Bunu daha karmaşık hale getiren, gaz rezervlerinde birçok başka ülkenin daha gözünün olmasıdır. Prensipte, geniş rezervlerin bu ülkeleri bir araya getirmesi ve kıyılardaki zenginliklerin de çıkarılıp paylaşılması gerekir. Aslında, Yunanistan, Kıbrıs, İsrail, Mısır, İtalya, Ürdün ve hatta Filistinliler dahil çoğu ülke de bunu ise kendisinin devre dışı bırakıldığını gördü. Bu, kısmen Yunanistan'ın saha iddialarından, kısmen de Türkiye'nin otoriter Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Suriye, Libya ve kendi evindeki saldırgan tavırları nedeniyle müttefiklerinin ve dostlarının birçoğunu kendisine düşman etmesinden daha da karmaşıklaştıran, Türkiye'nin NATO üyesi olması, Avrupa Birliği AB üyesi olmaması, Kıbrıs'ın AB üyesi olması ve NATO üyesi olmaması, Yunanistan'ın da her ikisinin de üyesi olması. Bu durum sadakat bağlarının örtüşmesi ve çatışmasına neden oluyor. Bir de, her ne kadar kuzeyi ayrı bir devlet olarak yalnızca Türkiye tanıyor olsa da, Kıbrıs'ın güneyde Rum, kuzeyde Türk olarak ikiye bölünmesi Türkiye'nin Libya ile yaptığı anlaşmaya yanıt olarak, Mısır ile enerji anlaşması yaptığını duyurması ve kıta sahanlığında daha geniş alanlarda hak iddia etmesinden sonra Almanya'nın bu kördüğümü çözme girişimi de bataklığa saplandı. Türkiye de hemen sonra yeniden keşfe çıktı, operasyonları Yunan donanmasına bağlı bir firkateyn tarafından izlendi."16New York Times başyazısında, 12 Ağustos'ta Yunan savaş gemisi ile Türk savaş gemisinin çarpıştığını ve Fransa'nın da bölgedeki askerli varlığını geçici olarak arttığını ve bölgede tatbikatların devam ettiğini de hatırlattı. Yunanistan'ın kara sularını 12 mile çıkarması ve Türkiye'nin buna tepki göstermesi de makale de yer devamı şöyle "Bu krizde tuhaf olan, fosil yakıtlar için yapılan yarış, şimdiye kadar yerini kullanımlarının nasıl durdurulacağı konusunda bir yarışa bırakmış olmalıydı. Özellikle Paris İklim Anlaşması'nın imzacısı olan ülkeler arasında. Ayrıca, enerji fiyatlarında düşüşle sonuçlanan koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan küresel ekonomik yavaşlamayla, Avrupa çok fazla gaza Akdeniz ve Avrupa ülkelerinin, kendilerini meşgul etmesi gereken çok daha ciddi krizler varken - örneğin ekonomi, pandemi, ABD'deki siyasi belirsizlik, Belarus'taki sokak çatışmaları, Rusya'nın Belarus'a müdahale tehdidi - ikincil gerilimlere dalmaları da çok tuhaf olsa, kavga eden iki NATO üyesini ayırmak için ABD devreye girerdi, 1996'da Yunanistan ile Türkiye'nin neredeyse savaşa sürüklendiği durum gibi. ABD Başkanı Trump, Erdoğan'a telefon edip müzakere yapması çağrısında bulundu ama etkili olmadı. Trump yönetimindeki ABD, özellikle Trump seçim kampanyası yürütürken tutarlı bir aracı olarak Krallık da artık Avrupa Birliği üyesi olmadığı için Avrupa'nın meselelerinden çekildi. Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin üyelik için aday olmasına rağmen birliğe girme şansının olmadığı iyice belirginleştikten sonra AB'nin Türkiye üzerinde de baskı gücü Avrupa Konseyi'nin dönem başkanlığını yürüten Almanya Türkiye ile Yunanistan'ı müzakere masasına oturtmaya çalışmak için liderlik etti, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas Ankara ile Atina arasında gidip geldi. Arabuluculuk yalnızca bir fedakarlık değil. Köşeye sıkışan Türkiye, yeniden Avrupa'ya bir Suriyeli göçmen dalgası başlatabilir, çoğu da Almanya'ya gitmenin yollarını arıyor. Almanya'da üç milyona yakın Türk'ün de yaşıyor olması, Erdoğan'a kendi argümanlarının da duyulacağı konusunda en azından bir güvence önemli. Denizlerdeki anlaşmazlıklarda uluslararası hukuk büyük ölçüde Yunanistan'ın tarafında olsa da, müzakere alanı var ve Türkiye'nin tartışmalı sulardaki keşifleri henüz yasal kırmızı çizgiyi geçmedi. AB Dışişleri Bakanları Cuma günü Berlin'de bir araya geldi ve Almanya'nın rolünü tasdik etti, AB liderleri Eylül ayı sonunda yeniden görüşene kadar Türkiye'ye yaptırım uygulanması tartışmalarını kimsenin çıkarına değil, NATO üyeleri arasındaki bir çatışma düşünülemez bile. Ama gerilimler Doğu Akdeniz'deki seviyeye çıktığında, Maas'ın dediği gibi 'En ufak bir kıvılcım bile felakete neden olabilir.' Almanya tüm taraflara derhal provokatif askeri tatbikatlara son vermeleri çağrısında bulundu. Bunu da, tartışmalı sulardaki keşiflerin ertelenmesi adımı izlemeli."24Gerilim yalnızca ABD basının değil, Alman medyasının da sayfalarında. Tagesspiegel’da yer alan yorumda, Avrupa Birliği'nin AB Türkiye’ye Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri nedeniyle yaptırım uygulamasının geri tepeceği yazıldı "Bugünün şartlarına bakıldığında, olası AB yaptırımlarının yürürlüğe girmesinin ardından Türkiye'nin geri adım atmaktansa meydan okuyacağını öngörmek mümkün. Akdeniz'de gerilim tırmanmaya henüz başlamış olabilir."25Amerikan Associated Press AP haber ajansı ise, geçen hafta "Türkiye ve Yunanistan'ın savaş tehditlerinin arkasında ne var?" başlığıyla bir analizi dünyaya servis etmişti. İki tarafın da sözünden dönmeye ve geri çekilmeye hazır olmadığını aktaran AP, kıta sahanlığı anlaşmazlığının nihayetinde uluslararası mahkemeye taşınabileceği yorumunu Akdeniz'de müttefikleri Fransa, İtalya ve Güney Kıbrıs'la tatbikatı sona eren Yunanistan, Türkiye'nin azılı düşmanı Birleşik Arap Emirlikleri ile de geçen hafta bir tatbikat yapmıştı. Libya'dan Suriye ve Filistin'e her alanda Türkiye'nin karşısında yer alan Birleşik Arap Emirlikleri'nin Girit Adası'ndaki Suda hava üssüne gönderdiği dokuz savaş uçağının fotoğrafları Yunan Savunma Bakanlığı tarafından Perşembe akşamı yayınlandı. Cuma günü ise iki ülkenin tatbikata başladığı Arap Emirlikleri'nin Suda üssüne dört adet de nakliye uçağı yolladığı gelen bilgiler arasında. Söz konusu üsse, daha önce de Fransız Rafale jetleri iniş Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 12 Ağustos tarihinde Doğu Akdeniz'e asker göndereceğini ilan etmesinin üzerinden 24 saat geçmeden, Yunanistan ve müttefiki Fransa Girit açıklarında ortak tatbikata birçok Yunan fırkateyninin yanı sıra Fransız filosunda helikopterlerin havalanabildiği FS Tonnerre tipi bir savaş gemisi de vardı. Tatbikatta ayrıca Girit'teki Suda'ya inen iki Fransız Rafale jeti de yer basını, Paris ve Atina arasındaki askeri pazarlıkları Temmuz ayında manşetten duyurmuştu. Haberlere göre, taraflar son model Belhrra model iki fırkateynin Fransa'dan alınmasını masaya fırkateynin teslimatı için 2024 yılı konuşulurken, Yunan medyası Atina'nın yaklaşık 3 milyar dolarlık proje için ekonomik darboğaz nedeniyle 300 milyon euroluk bir ödeme yapacağını da aktarmıştı. Kathimerini, 24 Ağustos'ta Atina yönetiminin Paris'le 12 Rafale savaş uçağının temini için görüştüğünü, aynı zamanda İspanya ve İngiltere'nin de Yunanistan'a fırkateyn desteği vermeye hazırlandığını Jeolojik Araştırma Merkezi'nin USGS 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Doğu Akdeniz'in Levant Havzası bölümünde tahmini 1,7 milyar varil geri kazanılabilir petrol ve 122 trilyon kübik fit gaz var."33Türkiye'nin Mayıs ayı sonunda Akdeniz'deki yeni ruhsat başvurularını Resmi Gazete'de yayımlaması ve Dışişleri Bakanlığı'nın Twitter hesabından paylaşılan haritalar, Yunanistan'ı paniğe sürükledi. Uluslararası destek arayışına giren Atina yönetimi, Girit ve Rodos açıklarındaki muhtemel faaliyetlerden korkarak Fransa ile askeri tatbikata girişeceği sinyalini Dışişleri, bu hafta başında ise Ankara'nın Birleşmiş Milletlere BM bildirdiği Doğu Akdeniz'deki deniz sınırları içinde Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyet yürüttüğü bölgeyi gösteren haritayı paylaştı. 35Twitter hesabında haritaya yer veren Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes, "Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıktaki Kastellorizo Meis adlı 10 kilometrekarelik Yunan adası nedeniyle Yunanistan, 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı talep ederek, Oruç Reis'i durdurmaya ve Doğu Akdeniz'i Türkiye'ye kapatmaya çalışmaktadır" Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı resmi açıklamada ise, Yunanistan'ın diyalog şansını kendi elleriyle kenara ittiği belirtilerek "Bölgedeki askeri varlığımız, herhangi bir tırmanmaya yol açma hedefi taşımamakta olup, tamamen, gerekmesi halinde meşru savunma hakkını kullanmaya yöneliktir. Sivil bir gemimize askeri müdahalede bulunulmasına tabiatıyla izin verilmeyecektir" Mısır ile 6 Ağustos Perşembe günü imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşma, Türkiye ile Yunanistan arasındaki müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden oldu. Anlaşma, Girit ve Rodos adalarının kıtasahanlıklarının kısmen kullanılması şartıyla Mısır'ın kıtasahanlığı ile dikey bir koridor oluşturulmasını Türkçe'nin haberine göre, Ankara'nın 'korsan' olarak tanımladığı anlaşmanın resmiyet kazanabilmesi için, iki ülke parlamentolarında onaylanması ve ilgili koordinatların Birleşmiş Milletler'e sunulması gerekiyor. 39Türkiye ise, anlaşmanın ardından Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz’e açılacağını, Pazartesi günü yayımladığı bir NAVTEX ile duyurdu. 10-23 Ağustos arası geçerli olacak NAVTEX kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait iki savaş gemisi de Oruç Reis’e eşlik ediyor. Yunanistan da aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan etti ve Türkiye'nin duyurusunun yasa dışı olduğunu başlatması beklenen arabuluculuk girişimi, Yunanistan’ın Mısır ile anlaşma yapması, Türkiye’nin de gemilerini yeniden ihtilaflı bölgeye göndermesi ile daha başlamadan son bulmuş oldu. Her iki tarafın denizde ve havada askeri varlıklarını artırıyor olmaları bölgedeki gerginliğin sıcak çatışmaya kadar varması riskini de beraberinde Denizi’nden kaynaklanan kıta sahanlığı, karasuları, adaların statüsü ve hava sahası hattı gibi konularda on yıllardır süren anlaşmazlıkların, özellikle son bir yılda Akdeniz’e de yayılması Ankara-Atina hattında çok daha sert bir sürecin başlamasına neden 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti. Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan Birliği AB de Yunanistan’ın açıklamalarını desteklemiş, Türkiye’nin 'yasa dışı' olarak tanımladığı hidrokarbon çalışmalarını durdurmasını talep etmişti. Siyasi alanda yaşanan bu gerilime rağmen, 2019’un ikinci yarısından itibaren Ankara ile yeni kurulan Atina hükümeti arasında diyalog kanalları açık tutuldu. Ancak Yunanistan’ın Fransa ile Türkiye arasında son dönemde giderek gerilen ilişkileri kendi lehine kullanma çabası ve başta AB olmak üzere uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırmaya çalışması Ankara’nın tepkisini Yunanistan’ın Kıbrıs Rum tarafı ile Akdeniz’deki diğer kıyıdaş ülkeler Mısır ve İsrail ile hidrokarbon faaliyetlerini devam ettirmesi, bunu yaparken de Türkiye ve Kıbrıs Türkleri’nin çıkarlarını göz ardı etmesine tepki duyarak pozisyonunu Temmuz'da Türkiye'den ilk NAVTEX Türkiye, 13 Temmuz’da Fransa’nın girişimiyle toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısından bir hafta sonra 21 Temmuz’da 'denizcilere duyuru' anlamına gelen ilk NAVTEX’ini yayınladı ve Oruç Reis araştırma gemisinin Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO’ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan ise Türkiye’nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu açıklayarak, sert tepki vermişti. Egemenlik haklarını koruma konusunda geri adım atmayacağını bildiren Yunanistan’ın teyakkuza geçerek bölgeye savaş gemilerini göndermesi, bunun üzerine Türk Deniz Kuvvetleri’nin Oruç Reis’e sağlanan güvenliği artırması bir anda sıcak çatışma tehlikesinin doğmasına yol arasındaki gerginlik, AB Dönem Başkanı sıfatıyla devreye giren Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 22 Temmuz’da Erdoğan ve Miçotakis ile telefonda görüşmesi üzerine yatışmıştı. Ancak Ankara ve Atina arasında yeni bir diyalog sürecinin ilan edilmesinden bir gün sonra Yunanistan ile Mısır arasındaki deniz yetki sınırlandırma anlaşması imzalandı. Anlaşmanın 6 Ağustos’ta ilan edilmesinin hemen ardından Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Yunanistan-Mısır anlaşmasının 'yok hükmünde' olduğu çünkü iki ülkenin deniz sınırı olmadığı kayda anlaşmasına siyasi tepkinin ardından Türkiye'nin ilk somut tepkisi, 10 Ağustos sabah saatlerinde yayınlanan NAVTEX ile verildi. Duyuru, Oruç Reis gemisi ile ona eşlik edecek Ataman ve Cengiz Han gemilerinin 23 Ağustos’a kadar çalışacakları alanların koordinatlarını kayda geçirdi. Türkiye’nin NAVTEX’inden sadece saatler sonra Yunanistan da bir deniz duyurusu yayımladı ve Türkiye’nin ilan ettiği alanların Yunanistan kıta sahanlığı içinde olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin NAVTEX’inin yasa dışı olduğunu savundu.

ense kalinligi yuksek cikip dogum yapanlar